18 Mart 2009 Çarşamba

NELER OLUYOR?

Kıtlığın ne olduğuna geçmeden önce normalde ne olması gerektiğini anlatalım. Böylece kıtlığın nasıl oluştuğunu, ne zamanlar ve nasıl devreye girdiğini iyice anlayabiliriz.

Evet dediğim gibi, öncelikle; normalde ne olması gerekiyor, buna bakalım..

Normalde; yemek yemelerimizi karnımızı dinleyerek yaparız, ve bu doğaya ait olan şey; yani beslenmemiz kendiliğinden ve doğal olarak gelişir. Tıpkı uyumak gibi; uykumuz geldiğinde uyuruz ve uykumuzu aldığımız zaman uyanırız. Bunun da aslında hiçbir farkı yoktur; karnımız acıktığında besin alırız ve karnımız doyduğunda bırakırız.

Bu o kadar doğal bir şekilde gelişir ki; bunun üstünde düşünmeye ve bunu abartmaya hiç gerek bile yoktur aslında. İnce insanların da yaptığı bundan ibarettir.

Peki bu sistem nasıl bozulur? Bu sistemi kendinize yeme korkusu salarak çok rahat bozabilirsiniz. Kafanıza “Çok yersem şişmanlarım” gibi bir inanç yerleştirir ya da bazı yiyeceklerin şişmanlattığına inanır ya da diyetçilerin sözlerine kulak verip kilo vermek için yemeklerinizden kısmanız gerektiğine inandırılırsanız sizde varolan ve doğal olarak kendiliğinden işleyen bu sistemi bozmayı başarırsınız.

Peki bu arada neler oluyor da bozuluyor bu sistem sorusuna gelince; cevap çok basit aslında: siz artık karnınızın acıkma ve doyma sinyallerine göre beslenmeyi reddedip aklınıza yerleştirdiğiniz yeni bilgilere göre yiyorsunuz. Peki bunun sonucunda ne yapmış oluyorsunuz? Kendinizi esirgiyorsunuz:

“Az yemeliyim” → yiyeceklerden mahrum bırakma
“O yiyecekten yememeliyim” → o yiyeceği kendinden esirgeme
Gerekli miktardan az yeme → doymama

Tüm bu esirgemeler sizi kısıtlıyor ve kısıtlandıkça daha da açılmak istiyorsunuz. Beyniniz bu durumu kıtlık olarak algılıyor ve kendine göre müdahalelerde bulunuyor. Kendinizi kontrol edilemez halde yerken buluyorsunuz. Yiyeceklerden ve en güzel zevklerden biri olan yemek yemekten korkar hale geliyorsunuz. Yasakladığınız yiyecek öyle bir şekle bürünüyor ki rüyalarınızda görmeye başlıyorsunuz.

Burda önemli noktayı yakalayabildiniz mi bilmiyorum: Bu doğal işleyişi ne yiyeceğinize dair kararlarınızı karnınızla değil, kafanızdaki düşüncelerle alarak bozdunuz. Gerçek şu ki; aslında doymayan karnınız değil, beyniniz. Tekrar söylemekte yarar görüyorum: karnınız DOYUYOR. Ve siz bu doğal işleyişe güvenebilmeli ve karnınızın doymasına göre yemelisiniz.

Bu doğal süreci tekrar geri getirebilmek çoğu zaman kolay değil. Bunun nedeni de kafanıza yanlış düşünceler yükleyip bu doğal işleyişi bozdunuz. Şimdi onlar yerine yenilerini ve doğrularını yüklemeniz gerekir. Düşünceleri ve de alışkanlıkları değiştirebilmek çoğu zaman sanıldığı kadar kolay olmuyor. Ama biraz farkındalıkla ve neyin ne olduğunu bilerek çabayla bu işi yapabilirsiniz diye düşünüyorum.

Örneğin acıkmayı beklemek bazı zamanlar (alışmış olduğumuzun dışında olduğu için) çaresizlikle başbaşa kalmak demekle eşdeğer olabiliyor. Vücudumuz kıtlık durumunda alarmda olduğu için bizi adeta yemeğe itmeye çalışabiliyor. Ya da yemek yerken bazen karnınızın doyduğu miktarlara uyabilmek çok zor olabiliyor. Çünkü beyninizde hala kıtlık sinyalleri var ve size yine çok yemek için baskı yapıyor. Bazen de beyninize kaydettiğiniz ‘bu kadar yemezsem tatmin olmam’ düşünceleri var. Bunlar da alışkanlığa giriyor ve alışkanlıkları kırabilmek, yeni bir alışkanlık oluşturabilmek bazen zor olabiliyor.

Bilmem anlatabildim mi? Bu uygulamayı yaparken neler olduğunun mantığını kavramanız size yolunuzda yardımcı olabilir. Kıtlığı gönderebilmek; bedeninizin tekrar acıkma ve doyma sinyallerine uyarak mümkündür. Zayıflama ise ‘beyninizin’ değil ‘karnınızın’ doyduğu miktarlara (ve bu miktarlara herhangi bir çizgi koymadan, saplantı haline getirmeden) uymakla olur. Az miktarlar yeyip de ‘doydum’ diyerek ancak kendinizi kandırabilirsiniz ve sonunda yine kontrolsüz çok yemelerle karşılaşırsınız. Ve kıtlığı göndereyim diye çokça yemek yemek de hayal kırıklığı yaratır. Bu uygulamayı kendinize yönelik bir çeşit diyet haline getirmeden, karnınızın acıkmasına ve doymasına kulak vererek yemeyi uygulamaya koyarsanız doğru bir adım atmış olursunuz.

7 Mart 2009 Cumartesi

BİRAZ DAHA AÇIKLARSAM..

Bir şeyler yazıyordum ama yazdıklarım artınca yeni bir başlıkta yazayım dedim. Bu sorularınıza belki biraz daha cevap olabilir.

Özet olarak söylediğim şeyi tekrar söylemek istiyorum: "Yiyeceklerden ne kadar tad almayı başarır, kendinizi lezzetlere ne kadar açarsanız o kadar doğaya ait bir parça olursunuz ve her şey kendiliğinden hallolur."

Yani aslında; kontrolsüz ve çok yemenize sebep olan ASIL şey ironik bir şekilde “çok yeme korkunuz”dur.

Bu korkuya sahip olup olmadığınızı da kendinizi basit bir teste tabi tutarak gayet rahat anlayabilirsiniz. Yerken yiyeceklerin tadını alarak yiyor musunuz? Yoksa daha önce diyetlerden öğrendiğiniz “olabildiğince tad almama”yı mı uygulamaya çalışıyorsunuz? Yiyeceklerden korkuyor musunuz yani? Yemek yerken tadları damağınıza yaya yaya yiyemiyor musunuz, bunu yapmaktan çekiniyor ve hatta yapamıyor musunuz? Buna alışmışsanız inanın sofrada lezzet almak size zor gelecektir. Bunu yapmaya ne kadar korkuyorsanız, yemeklerden ve çok yemekten de o kadar korkuyorsunuz demektir. Ve de yiyeceklerin tadlarını almayı ne kadar başaramıyorsanız, o kadar gerçeklerle değil, kafanızdaki düşüncelerle yiyorsunuz demektir.

Oysa gerçekte; bir yiyeceğin tadını ne kadar alabilirseniz asıl doymayanın gözünüz olduğunu anlarsınız. Yani, bedeninizi ne kadar serbest bırakıp tüm lezzetleri ve tadları almasına izin verir, tüm tad hatta koku duyularınızı, algılarınızı korkmadan açarsanız onun da doyduğunu göreceksiniz. Doymayı ancak bu şekilde öğrenebilirsiniz. Kısacası bedeninizle birlik olacaksınız, rahatlayacaksınız, size yeten ve isteyip ihtiyaç duyduğunuz miktarları keşfedeceksiniz, dilediğiniz tüm lezzetlerin tadını çıkarıp haz alacaksınız, yiyeceklerle barışacak ve korkularınızdan kurtulacaksınız. Yani tekrar doğaya ait olacaksınız.

Başlarda yiyeceklerin tadlarını almak size zor ve korkutucu gelebilir. Ama işte denedikçe, keşfettikçe ve gerçeği öğrendikçe daha çok güven duymaya başlayacaksınız. Karşılıklı bir güven oluşturacaksınız yani, siz bedeninize güveneceksiniz, o da size güvenecek. Kısa bir özet olarak bu şekilde. Yine aklınıza takılan çok şey olacak eminim (kendimden de biliyorum). Ama düşünerek ve bilinçli bir şekilde hepsinin üstesinden gelebilirsiniz. Burada da paylaşarak çözüm bulabiliriz. Çünkü emin olun takılınan noktalar genelde hepimizde ortak olan şeyler oluyor.