20 Haziran 2008 Cuma

SPOR

Spor önemli bir konu, neden? Çünkü diyet yapar halindeyken spor, "yediklerimizi yakmak" gibi bir işlev üstlenebiliyor. Tıpkı diyetteki düşünceler ve inanışlar gibi bu yöndeki düşünceleri değiştirmek de zor olabiliyor. Ne demek istediğimi şöyle açıklayabilirim; bir insan diyetteyken nasıl kurabiyelerin, şekerli, hamurlu ya da yağlı besinlerin şişmanlattığına inanıyorsa, spor yapmadan kilo verilmeyeceğine de inanmış olabiliyor. Besinlere karşı önyargının kırılması ne kadar zorsa spora yönelik düşüncelerin değişmesi de o kadar zor olabiliyor. Ve daha da yazıktır ki daha kötü şeyler de yaşanabiliyor: kendini tutamayıp yemeler gerçekleşiyor, buna panzehir olarak hemen spora sarılınabiliyor; "Çok yedim hemen gidip yakmalıyım" gibisinden ve arkasından tekrar kontrol kayıpları ve bu kısır döngü sürüp gidiyor..

İşte burda takılıp kalınan nokta bu. Eğer spor bir panzehir olarak kullanılıyorsa sorun var demektir. Başka şekilde ise spor insandan insana değişir. Bazılarına hiç iyi gelmez ve sevmezler. Bazılarını ise spor kilit gibi açar; streslerini alır, rahatlatır, kaslarını güçlendirir, vücutlarını şekillendirir, zinde tutar, güç ve motivasyon verir. Sporun size iyi gelip gelmediğini de yalnız kendiniz bilebilirsiniz. Eğer seviyorsanız ve iyi geldiğini biliyorsanız ve kendinizi (organizmanızı) kandırma çalışmalarına da girmezseniz (yani "Sadece zinde tuttuğu için yapıyorum" deyip aslında yediklerinizden pişmanlık duyup onları yakma peşindeyseniz boşuna kıvranmamanızı öneririm), spor böylece size keyif verdiği için hayatınıza soktuğunuz bir aktivite olabilir.

Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi? Çoğu yerde sporun işlevi yanlış şekilde beynimize kazındığı için bu şekilde yapılan spor tehlikeli olabiliyor. Çünkü yanlış anlamda yapılan bir spor tıpkı diyetler gibi vücudumuzu arkadan itmek oluyor.

Ama şaşılacak ayrı bir durum da bazen gerçekleşebiliyor; o da şu ki: eğer dkzyi (yani mekanizmanızı) gerçekten anlamışsanız ('gerçekten'in altını çizerek söylüyorum mış gibi değil!!), yani bedeninizle bağlantı kurabilmişseniz; (kısacası eğer artık bedeniniz size güveniyor ve açlık tokluğunu söylüyor, siz de bunlara uymayı başarıyorsanız) bu durumda bazen içinizden spor yapmak, hareket etmek gelebiliyor. Bunun nedeni ise bedeninizin artık stok yapmaya gerek duymadığı ve fazla stokları eritme isteği. Bunda hiç anormal bir durum yok. Bunu size bedeniniz söylediği için onun dediklerini yapmanızda bir sakınca yok. Sadece artık kıtlık olmadığını anladığı için fazla stoklarından biran önce o da kurtulmak istiyor, o kadar. Bu durum da başınıza gelebilir ve hayrete düşebilirsiniz.

Bunun dışında hayatında hiç spor yapmayan ve de hiç sevmeyen ama ince kalabilen insanlar sanırım cevap olabilecektir. Eğer siz sporu seviyor ve size iyi geldiğini biliyorsanız, yapıp yapmayacağınıza siz karar verin. Sporun ne şekilde tehlike getirdiğini artık biliyorsunuz. Yediklerinizle yaptığınız spor arasında bir bağlantı kurmadığınız, ona bir panzehir görevi yüklemediğiniz sürece neden olmasın?

16 Haziran 2008 Pazartesi

KÜÇÜK KÜÇÜK ŞEYLER

Şimdi bahsedeceklerimin bir konusu olmadığı için bu başlığı attım. Bu uygulamayla ilgili küçük küçük şeylerden bahsedicem.

Öncelikle şunu söyleyerek başlamak istiyorum: bunu kullanarak kilo vermemeniz için hiçbir sebep yok. Eğer isterseniz ve karar verirseniz gerçekte hiçbir şey size engel olmuyor.

Ama ilk olarak şunu belirtmeden geçemiycem, yaptığınız diyetler sonucu hasta mısınız? Önce bunu tespit etmeniz gerekiyor. Blumia, anoreksia denilen hastalıklar bilinen gerçekler ve bunlara diyetler neden oluyor. Bu hastalıklar gerçekten ciddi ve dereceleri de var(başlangıç ve daha da ilerlemiş olarak). Sizi sizden daha iyi başka kimse bilemez. Kompülsiyonlar, yeme bozukluklarından bahsediyorum. Eğer bu hastalıklardan biri sizinleyse zayıflamaktan öte iyileşmek inanın çok daha önemli. Bu önemli bir konu eğer sorununuz ciddiyse başka bir yazıda konuşabiliriz (kitaplarda da bundan bahsedildiği için) şimdilik bunu geçiyorum.

O halde şimdi gelelim kilo verme sürecine :) bu süreçte bizi neler bekliyor? Şu bir gerçek ki eğer kilo vermeyi gerçekten istiyorsanız zorluklar size aşılabilir geliyor ve çaba göstermeye daha istekli oluyorsunuz. Ve sonuçta engelleri aştıkça olduğunu görüyorsunuz, keyfiniz yerine geliyor ve zorlukların aşılabilir olduğunu anlamış oluyorsunuz.

Acıkmanın değil ama doymanın kafamızı karıştırdığı bir gerçek. Daha önce bahsettiğim gibi vücudunuzun mekanizmasını artık anlıyorsanız, adeta konuştuğunu hissediyorsanız bu çok güzel. Bunu yaşamak çok güzel. Eğer kafanızı karıştıran sadece doyma konusuysa bu küçük bir problem demektir, küçük değişiklikler ve biraz dikkatle bunu çözebilirsiniz. Ama sizden ricam ne olur bu küçük problemi tekrar büyük probleme dönüştürmeyin. (Ben bu yanılgıya oldukça çok düştüm..) Doymaya uyucam, daha da ve hemen kilo vericem diye kısıtlamaları bulaştırdım o zaman olanları biliyorsunuz zaten. Küçük bir problemken tekrar büyük bir problemle kalakaldım ve her şeye yeniden başlamak zorunda kaldım. Vücudun doğal bir seyri var, onu gerçekten doyurarak ve yavaş yavaş da doymaya daha uymaya çalışarak kendi doğal akış sürecine bırakmalısınız.

Vücudunuz artık size güveniyorsa, artık acıkıp doymayı hep yaşıyorsanız ama bazen doymayı aştığınızdan şikayet ediyorsanız bunun için de birkaç küçük şey yazalım öyleyse:

Eski alışkanlıklar: Eskiden yediğiniz miktarların şimdi size fazla geldiğini deneyimleyebilirsiniz, artık ne kadarla doyduğunuzu daha iyi bilebilirsiniz ama yine de bazen dalgınlıkla, bazen alışkanlıktan bazen de yeni miktarlar size garip geldiğinden uyum sağlamak zor olabilir. Alışkanlıklarınızdan kopmak, yeni bir alışkanlık oluşturmak bazen cersaret gerektirebilir.

Engel diye düşündüğünüz şeyler: Bazen hiçbir engel olmadığı halde kafamızda engeller yaratıyoruz, ben bunlara hayali engeller diyorum. Örneğin sofrada ısrarlara engel olarak bakabiliyoruz ama gerçekte bunların üstesinden bir şekilde gelebiliriz. Hatta çoğu zaman sizin ne kadar yediğiniz diğer insanların umrunda bile olmuyor.

Yemek yemeden durmak: Evet bu da özellikle uygulamanın başlarında bizi zorlayan şeylerden biri. Hele açlık-tokluktan heberimiz olmadığı zamanlarda midemizle değil, beynimizle düşünüyorduk ve her an bir şeyler yiyebilir durumda oluyorduk. Şimdi tok olmak, bir şey yemeden durmak, buna alışmak bu yüzden tuhaf gelebilir.

Ve çok lezzetli yemekler: Bazen doyduğunuz halde yemek o kadar lezzetlidir ki bu yüzden biraz daha yemek istersiniz, doyduğunuz halde devam edersiniz.

Toksunuz ama canınız bir şey çekiyor: Bu durum bana biraz tehlikeli geliyor, eğer uygulamanın başlarındaysanız tok olarak bir şey yemek kafanızın karışmasına neden olabilir.

Doymayı çok aşmak: Bu durum başınıza gelirse korkularınız ortaya çıkabilir (hatta 'ben nasıl acıkacağım bir daha' diye saçma gelen bir paniğe yakalanmanız bile çok doğal..) ama sadece bekleyin tekrar acıkacaksınız merak etmeyin. Hiç acıkmayacakmışsınız gibi gelebilir ama bir zaman sonra bir anda tekrar acıkacaksınız.

Çok yersem korkusu: En önemli engeli en son yazdım. Bu korku bedenimizle aramıza kalın bir duvar örüyor. Onunla iletişimimizi adeta engelliyor. En tehlikeli engel işte bu. Kilo sorunu olmayan insanlar asla "Çok yersem" diye düşünmezler, açken sofraya oturduklarında sadece karınlarını doyurmayı düşünürler. Açken yemeye başladığınızda aklınızdaki tek şey karnınızı doyurmak olsun, zaten ancak böyle doymaya uyabilir, bedeninizin konuşmasını duyabilirsiniz.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bu uygulamayı kitaptan okuyup, öğrenmeye, uygulamaya başladıktan ve bedeninizle tekrar iletişim sağlayabildikten sonra amacınızı belirleyin. Bu diyet değil unutmayın. Mekanizmanızın nasıl çalıştığını, nasıl acıkıp doyduğunuzu deneyimlemedikçe olmaz. Bunu başardıktan sonra karar verin. Amacınız kilo vermekse sadece acıkınca yeyin ve doymaya biraz dikkat edin. Hepsi bu. Aç olmadığınız zamanlarda yemek için artık bahaneniz yok. Bunun da bazı zamanlarda çaba gerektirdiği bir gerçek.

1 Haziran 2008 Pazar

ÖNEMLİ NOT

Hepimiz kilo vermek istiyoruz, bu bir gerçek. Ama bunun için önce bunu iyi öğrenmek gerekiyor çünkü yanlış anlamalar çok oluyor.

'İyice bekleyeyim, sonra istediğimden istediğim gibi yiyeyim'
'Tatlı yemeyim böylece daha hızlı kilo verebilirim' ..... gibi..

Tabi bu tür yanlışlara sapmak, ve özellikle diyetlerin yaratmış olduğu korku ve inançlardan kurtulmak kolay olmuyor. Alışkanlıklar, şunlar bunlar derken gerçekten kolay olmuyor. Ayrıca sabır da gerektiriyor.

Bu yüzden insanlar olmadığını görünce kolayca pes edebiliyorlar. Ancak tek açıdan bakmazsak, dkz diyet yaparken düştüğümüz hastalıklar ve yeme bozukluklarından bizi kurtarıyor. Bedenimizi dinleyebilir ve yiyeceklerle barışır bir hale geliyoruz. Bunun önemini diyetlerden çekenler bilir heralde. Zayıflama, bence bir bakıma bunun yanında ikinci planda kalıyor.

Kilo vermek dediğim gibi elbette kolay olmuyor, dkz bile olsa gayret göstermeniz gerekiyor. Ama diyetler kadar da zor ve hatta yapılması imkansız değil. Çünkü bedeninizle uyum içerisinde ilerliyorsunuz. Sabır gösterebilmek de diğer ayrı bir zorluğu.

Şimdi ben de kilo verme sürecindeyim. Belki sonuçları size daha güven ve cesaret verir diye düşünüyorum.

Seçim elbette sizin. İstediğiniz gibi her şeyi deneyimleyin. İsterseniz diyet yapmayı seçin. Sonucunda buna karar verecek olan da sizlersiniz.

23 Mayıs 2008 Cuma

BİRAZ UZUN BİR YAZI

Ben de kilo vermek istiyorum biraz. O zaman ne dersiniz başlayalım mı? Pratiğe uygularken aşamalar, engeller, nerelerde çaba göstermek gerekiyor.. yazayım dedim..

AŞAMALAR:

1.Acıkmayı bekliyorum...

Acıkmayı beklemek önceleri çok zor gelebilir. Özellikle eğer daha önce diyet yapmışsanız..

Çaba: Burda acıkmayı öğrendiğiniz için bekleyerek çaba göstermeniz gerekiyor. Beklemenin karşılığını alıyorsunuz çünkü acıkmanın gerçekten ne olduğunu öğreniyorsunuz. Yemekler çok daha lezzetli ve yemek yemek çok daha keyifli bir hale geliyor. “Yemek yemenin bu kadar zevkli olduğunu bilmiyordum” bile diyebilirsiniz... Ve hatta “Ben yemeklerimi hiç acıkarak başlatmıyormuşum ki..” bile diyeceğinizden eminim aslında. Ve bunu öğrendikten sonra acıkmayı beklemek size zor gelmemeye başladığı gibi artık acıkma dışında yemek yemek bile istemeyeceksiniz çünkü ne kadar zevkli olduğunu görmüş hale geleceksiniz.

Dediğim gibi sabredip (belki bir parça da zorlanıp) bekleyin. Ve sonra beklediğiniz an geldiğinde artık aklınızda tek şey ne olursa olsun karnınızı doyurmak olsun. Kilo almayı, çok yemeği şimdilik unutun. Çünkü burda tehlike aslında çok yemek değil, aksine karnınızın doymaması. Karnınızı doyurmazsanız vücudunuzu savaşmaya zorlarsınız.

Ve acıkmış halde yemeğe oturunca aldığınız keyfin yanında bir de karnınızda güzel bir doygunluk hissi de duymaya başlayacaksınız. İşte aslında doymanın ne demek olduğunu öğrenmeye başlıyorsunuz. Acıkmadan başladığınız yemeklerde böyle bir hissi duyamazsınız. Bu his olmayınca elbet de duramazsınız, nasıl bileceksiniz nerde duracağınızı? Bu yüzden belki bu aşamada daha önce neden doyma hissi olmadan durmadan yediğinizi anlayabilirsiniz.

2.Acıkmayı bekliyorum-doymayı öğreniyorum ve artık yavaş yavaş bedenimin acıkma ritmini öğreniyorum. Kısacası bedenimi tanıyorum. Canı ne çektiğini söylüyor, ne istediğimi daha iyi biliyorum, ne zaman acıkacağımı tahmin edebiliyorum, ne kadarla doyacağımı az çok kestirebiliyorum, deneyimliyorum, çaba gösteriyorum ve deneyimleyerek öğreniyorum. Ve artık yemek yemeyi daha çok seviyorum, daha çok zevk alıyorum.

Evet, aslında görüldüğü üzere ilk aşama bu işin özü, 2. aşama ise bunun oturtulması, yeni bir alışkanlığın oluşturulması ve günlük hayatın içine uygulanması. Bunu bir örnekle özetleyebilirim; yeni bir şey öğrenmek gibi; örneğin araba kullanmak. Kursta size araba kullanmayı öğretiyorlar, sınavları geçip ehliyet alıyorsunuz, hatta isterseniz üstüne hocadan direksiyon dersleri de alıyorsunuz ama gerçekten hazır mısınız? Tabiki hayır. Trafiğe çıkıyorsunuz ama acemilik döneminiz oluyor. Bu dönemi deneyimleyerek öğreniyorsunuz. Her tecrübenizde hatta hatanızda başka bir şey öğreniyorsunuz ve nasıl yapılacağını anlıyorsunuz. İşte bu aşamayı da buna benzetebiliriz.

Çaba: Burda çaba göstermeniz gereken şeyler de az çok aynı. Acıkmayı beklemelisiniz (bu sizin odak noktanız, dönüp dolaşıp geleceğiniz yer olmalı çünkü yemeyi fazla kaçırdığınızda –ki öğrenme aşamasında mutlaka olacak- ya da öngörülmeyen herhangi bir yemekte o veya bu sebeplerle acıkarak başlamadığınız bir yemekte “Eyvah ne yapacağım?” sorusunun yanıtı panik yapmaya gerek kalmadan “Tekrar acıkmayı bekle” olacaktır..) Ve burda önemli olan bir diğer şey de doymayı gerçekten sağlamanız, nedenini sanırım artık söylemeye gerek yok, biliyorsunuz. Ya da tehlikelere karşı bir daha mı söylesek acaba? Bedeninizi doyurmazsanız, o ne yapacağını çok iyi bilir ve sizi zorla yemelere zorlar. Daha da zayıflayacağım hayalleri kurarak doymayı sağlamazsanız oluşturmaya çalıştığınız düzeni elinize yüzünüze bulaştırırsınız ve pişman olup her şeye yeniden başlamak zorunda kalırsınız. Bu hatırlatma sanırım iyi olur.

Bu aşamada bir düzeniniz olmuşsa acele etmeyin. Her şey yolunda ve çok güzel demektir. Kilolar ne zaman gidecek saplantısına kapılmayın. Uygulamayı az çok başarıyorsanız bundan iyisi yok. Kafanızın karışması da çok normal, acaba fazla mı yedim, doydum ama aştım mı biraz gibi.. Bazen az, bazen fazla, giderek daha iyi öğreneceksiniz. Kilo saplantısından öte ne kadar güzel çalışan bir mekanizmanız varmış ona odaklanın derim. “Eskiden böyle miydi ya? Yemek yememekle boğuşurdum, fazla fazla yer sonra pişmanlık duyardım. Şimdi ne güzel acıktığımı doyduğumu anlayabiliyorum, daha iyisini yapabilir miyim diye bile düşünebiliyorum.” İnanın bunu söyleyebilir hale geleceksiniz.

Bu aşamada iki tavsiyem var:

1.Dediğim gibi hız vermek uğruna eski düşüncelerinizi, kısıtlamaları diyetleri bulaştırmayın. Belli bir düzen tutturmuşsanız gayet güzel, acele etmeyin, çok yedim diye üzülmeyin nasıl olsa acıkmayı bekleyebiliyorsunuz artık.
2.Acemilik döneminde olduğunuz için her şeyi doğru yapmaya çalışın, biraz iç sesinizi dinleyin. Bu aşamada doğru şeyleri yapmak önemli elinizden gelenin en iyisini yapın. Araba sürmeyi düşünün, öğrenme aşamasında bir iki küçük kaza yapabilirsiniz ama büyük bir hata yapıp büyük bir kaza yaparsanız araba kullanmaktan korkabilir hale gelebilirsiniz ve de öğrenemezsiniz. Burda da mesela, “Şimdi aç değilim, istesem de yemeyebilirim canım da istemiyor ama yesem bişey olmaz nasıl olsa öğrendim” diye yerseniz bu kafanızın karışmasına, korkularınızın yeniden gelmesine neden olabilir. Bu yüzden yeni düzeniniz oturana, iyice öğreninceye kadar bu acemilik döneminde biraz daha dikkatli olup biraz daha gayret gösterin derim.

Deneyimleyerek acıkmanızı, doymanızı tanıyın. Ne kadarla doyduğunuzu öğrenin. Fazla yediğinizde nasıl geç acıktığınızı gözlemleyin. Doymayı deneyimleyin. Bedeninizle barışın, onu tanıyın, ihtiyaçlarına kulak verinVe en önemlisi artık bedeninize acıktığı zaman doyacağı güvenceyi verin.

3.Bu aşamada sadece devam ediyorum (belki biraz daha ilerlemiş olarak)

Çaba: Burdaki çabanız aslında sizin günlük hayatta karşılaşabileceğiniz, size ait engeller. Mesela, eski alışkanlıklarınızla mücadele (örneğin eskiden yemeye alışmış olduğunuz -acıkmadığınız halde- atıştırmalar), yemek saatlerini birlikte olacağınız insanlarla yemek için acıkmayı ayarlamak, doymayı aştığınızda nasıl rahatsız olduğunuzu fark edip biraz daha gayret göstermek.

Burda da sabırlı davranıp kendi ritmine bırakın. Diyet kısıtlama bulaştırmamayı aklınıza yazın. Sonuç aldıkça korkularınız da azalacak ve ilerledikçe daha da ustalaşacaksınız. Önceleri acemi bir şöförken başardıkça usta bir şöför olacaksınız yani :) ve artık aklınıza takılan soruların da cevabını da kendiniz verebilir hale geleceksiniz.

Sofranız renklenecek, kilo almanın nedenleri tatlı, yağlı, tuzlu, glisemik endeksli bilmem neli besinler olmadığını bizzat kendiniz yaşayarak öğreneceksiniz. Kilo almanın asıl sebebi beslenme duyumlarına kulak vermemek. O veya bu bahaneyle tokken yemek, diyetler yüzünden kapıldığınız konrol kayıpları ile yemek, yemeyi acıkma ve doymayla çakıştırmamak (yani acıkma ve doymayı tanımamak). Bunlara uyduğunuzda bedeniniz kendi yönlendirecek zaten sizi. Gördüğünüz gibi ama bu da çaba göstermeden olmuyor ama öğrenince de kalıcı oluyor ve diyetler gibi hasta etmiyor. Çünkü bizde olan fizyolojik bir şeyi tekrar çalıştırıyoruz hepsi bu.

O zaman ne dersiniz; başlayalım mı?

21 Mayıs 2008 Çarşamba

TUBİKKO'NUN VEDASI

Sevgili Arkadaşlar;

Ben kendi adıma uzun zamandır yazamadığımın farkındayım ve bundan sonra da yazabileceğimi sanmıyorum.Bunun sebebi 2 ay önce başladığım yeni işim.İnanılmaz derecede yoğun zamanlar yaşıyorum ve inanın kendi kişisel bloguma bile vakit ayıramıyorum.

Bu sebeple artık DKZ yolculuğunda sizlere başarılar dilerken veda ettiğimi de söylemek durumundayım...Bu işi gerçekten kavrayınca emin olun başarmamak için hiç bir sebep yok...

Herkese sevgiler ve başarılar dileklerimle....HOŞÇAKALIN...

16 Mayıs 2008 Cuma

NEDEN ÇOK YİYORUZ MERAK EDEN VAR MI?

Herkeslere merhabalar.. Nasılsınız? Her şey nasıl gidiyor? Ben, bu yolu seçip emek vermek isteyenlere yardımcı olabilecek birkaç şey önemli şey söylemek istiyorum. Bazen yazılacaklar bitmiş gibi geliyor ama çok şey keşfediyorsunuz zamanla.

Doyduğunuz halde neden çok yediğinizi mi düşünüyorsunuz? Uygulamayı anlıyorsunuz, kafanıza yatıyor, mantıklı geliyor, bazen yapabiliyorsunuz hatta ama nedense bazı zamanlar neden fazla yediğinizi keşfedemiyorsunuz veya bunun gibi örneğin neden aç olmadığınız halde bekleyemediğinizi çözemiyorsunuz.. Ya da kısacası, bu uygulamada yapamadığınız bazı şeylerin nedenini merak ediyor olabilirsiniz. İşte bunun nedenini açıklamak istedim size.

Şöyleki; bunu aslında içinizde bir şeye öğretiyorsunuz. Bu “içinizdeki şey”le demek istediğimin adını siz koyun; ister bilinçaltı ya da kontrol mekanizması, vücudunuz, beyniniz, bedeniniz, alt beyin vs.. Adına ne derseniz deyin, onun öğrenmesi mantığa dayalı değil, deneyimlere bağlı olarak öğrenmesine dayalıdır. Tıpkı bir çocuğun öğrenmesi gibi. Aslında işin esas noktası burda. Ona tıpkı bir çocuk gibi davranıp her şeyi yeniden 0’dan başlayarak öğretmeniz gerekli. Ben şimdilik buna bilinçaltı diyerek bahsedeceğim. Mesela anlayamıyorsunuz sanki içinizde başka biri var ve o yediriyor size, sizin kontrolünüzün dışında. Mantığınız başka şey söylüyor, yaptığınız şey başka. Bunu zaman zaman yaşıyor musunuz? Neden çok yiyorum diye sorup cevap bulamıyorsanız cevabı oldukça basit aslında: bilinçaltınız daha önce onu aç bıraktığınız için (bunu deneyimlenip öğrendiği için..) onu tekrar aç bırakacağınızdan korkuyor, hepsi bu!

Sizi zorlayacak olan şey ise işte bu öğrenme süreci. Acıkmayı beklerken, ya da doymaya uymaya çalışırken ya da herhangi başka bir adımda zorlanabilirsiniz. Ama bu zorluğun geçeceğini bilin çünkü ona artık bir daha aç kalmayacağını, acıktığında yemeğe ulaşabileceğini göstererek onu zaten doğal olarak çalışacağı seyrine ayarlıyorsunuz. Kısacası her şey normal ve doğal seyrine giriyor ve hiçbir sorun kalmıyor. Zorlandığınız zaman içinizdeki korkan çocuğu düşünün ve yaptıkça başardıkça korkularının geçeceğini ve artık normal seyrine oturacağını aklınıza yazın. Buna güvenin gerçekten oluyor! Başardıkça üstesinden geleceksiniz. Zorlansanız da üstüne gidin derim (bazen acıkmayı beklemek gerçekten zor oluyor..) Ama dediğim gibi bu korkunun sebebi vücudun aç kalma tehdidiyle karşı karşıya olması ve kendini korumaya alması. Bekleyebildiğiniz sürece, biraz çaba gösterdikçe artık her şey kendiliğinden olmaya başlıyor.

Umarım bunu bilmenin biraz olsun yardımı olur.. İyi şanslar!

28 Nisan 2008 Pazartesi

ÖNERİLER

Bu sefer kısa ama öz yazacağım :) Bununla ilgili diyebileceğim her şeyi dediğimi düşünüyorum (aklınıza takılan şeyler varsa o başka..) bundan sonrası kitabı okuyarak, deneyimleyerek ölçüp tartarak uygulaması ve “uygularken” öğrenmesi size kalıyor.

Benim tek bir önerim var: Basit adımları anlıyorsanız, bazen yapabiliyor hale geliyorsanız, öğrenmeye ve anlamaya başladıysanız ama takıldığınız yerler ya da durumlar varsa onları bulup yazmanız. Çünkü uygulama aslında çok basit ve sonuç verici: acıkıyorsunuz, yemeğinizi yiyorsunuz, doygunluğu hissediyorsunuz ve ona uymak için çaba gösteriyorsunuz. Olay bu kadar. Kendi acıkma ritminizi öğreniyorsunuz. Bunu yaparken hangi adımlarda veya hangi koşullarda takılıyorsunuz? Onları bulmaya çalışın ve düzeltmek için çaba gösterin. Yeni alışkanlığınızın oturması için çaba göstermeniz gerekiyor.

8 Nisan 2008 Salı

ÖZET

Bu uygulamanın ne olduğu hakkında bir özet yapmak istedim çünkü biliyorum ki uygularken kafalarımız bazen çok karışıyor. Bazen de bazı önemli detayları gözden kaçırıyor, atlıyoruz ya da zayıflamak adına diyetleri bulaştırabiliyoruz. Tüm bunları engellemek için uygulamanın basit bir özetini yapmak istedim; nedir ne değildir..

En basit şekliyle anlatılacak olursa bu şöyle bir şey; acıkmamız, doymamız bizim doğal olarak çalışan, kendiliğinden var olan ve bizim ağırlığımızı koruyabilmemizi sağlayan mekanizmalardır. Bunlar doğuştan zaten bizdedir, diğer tüm doğal mekanizmalarımız gibi bunu doğa bizim için vermiştir. Bu uygulamada da asıl amaç, şu veya bu nedenlerle unuttuğumuz bu mekanizmaları tekrar harekete geçirmek.

Acıkmayı tekrar öğrenmek, bu uygulamada atacağınız en büyük adım. Çünkü ancak acıkmanızı tam olarak tanıdığınızda bu iş başlayacak. Kısacası; başka nedenlerden dolayı değil, artık sadece acıktığınızda yemek yemeyi başlatacaksınız çünkü artık acıktığınızda yemek yemeye ihtiyacınız olacak.

Diyet yaptıysanız ve hastalığa kapıldıysanız acıkmayı beklemek önceleri kolay olmayabilir (çünkü daha önce bedeniniz kıtlığa göre hareket ettiği için yine eskiden olduğu gibi size türlü bahanelerle yemenizi söyleyebilir..) Ama acıkmanızı bekleyemezseniz bu işi de başlatamazsınız. "Gerçek" açlığı hissedene, onu tanıyana ve öğrenene kadar çaba göstermelisiniz biraz. Ama daha sonra, yaptıkça, her şey doğal akışında seyretmeye başlayacaktır. Bazen kafanızı meşgul eden (diyet palavralarından kaynaklanan..) başka şeyler de olacaktır bir süre bunlarla mücadele etmek zorunda kalabilirsiniz. Ama işin özü, acıkmayı öğrenmek ve bedeniniz her ama her acıktığında onu doyurmak (ki bedeniniz artık acıkma sinyali gönderdiğinde onu doyuracağınızı anlasın ve başka yöntemlere başvurmasın..). Doyma konusuna gelince; kilo alma korkularınızı ve tüm kısıtlamaları cesaret edip bir kenara bırakabilirseniz “gerçekten acıkarak” başladığınız her yemekte doymayı algılayıp hissedebileceksiniz. Bu tatlı doygunluğu, kısıtlamalardan uzaklaştıkça giderek daha iyi hissetmeye başlayacaksınız.

Bundan sonra baş etmeniz gereken eski alışkanlıklarınız, korkularınız gibi şeyler var. Ama esas olan işte bu doğal mekanizmayı tekrar işletebilmek. Kısıtlama, diyet bulaştırmamış insanlar size düşündüğünüzden çok şey öğretebilir. Ve aklımızı karıştıran doyma konusu için de söyleyeceğim birkaç bir şey var.. Acıkmayı öğreniyoruz, ilerliyoruz ama doyma aşamasına gelince eskiden kalma inançlarımız yüzünden ya da süreci hızlandırıp kilo vermek adına kısıtlama ya da diyetleri bulaştırıyoruz. Hatta bunu bazen farkında olmadan yapıyoruz çünkü öyle inanmışız ki şunu veya bunu yediğimizde kilo alacağımıza.. Bunlara son vermeden, kıtlığın bittiğini ilan etmeden bedeninizle ve kendinizle verdiğiniz mücadelenin sonunu göremezsiniz.

Dikkat ederseniz burda siz bir şey yapmıyorsunuz, bedeniniz size acıktığını da doyduğunu da haber veriyor. Kendiniz müdahale ederseniz bu doğal işleyişi bozarsınız. Doymayı bedeninizi kandırarak devam edemezsiniz, "doymuş olmalıyım" diyerek bir yere varamazsınız. Doymak da acıkmak gibi bir deneyimdir. Acıkarak başladığınız her yemekte doymayı "deneyimleyin". Bu güzel hissi her acıktığınızda bedeninize yaşatın, tekrar yaşatın. Karnınızda oluşan o doygunluk hissini yaşayın. Zayıflamaktan öte bu muhteşem mekanizmanın çalışmasına öncelik verebilirseniz her şey daha güzel olur bana kalırsa. Çünkü ancak bu doğal mekanizma çalışmaya başladığında gerçekten bir şeyler olmaya başlıyor.

Bedeninizin acıkınca ihtiyaçlarının karşılandığını bilmesi temel prensip diyebiliriz. Kıtlığın bittiğini bilen bedeniniz fazla stok yapmayı bırakıyor. Bundan sonra rahatlıyor ve sizi bahanelerle değil, "gerçekten" ihtiyacı olduğu zaman acıkma sinyaliyle yemek yemenizi başlatmayı sağlıyor. Ve eskiden gereksiz yere stok yapmışsa artık bunlara gerek duymadığı için sizi daha az acıktırarak ya da daha azla belki doymanızı sağlayarak bu fazlalıklardan harcamaya başlıyor. Ama dediğim gibi buna kendisi karar verip kendisi yapıyor, siz ona güvenmeyip diyette olduğu gibi müdahale etmeye kalkarsanız bu iş yine olmaz.. Bilmem işin özünü özetleyebildim mi? Diyetlerin neden sakıncalı olduğunu belki şimdi biraz daha iyi anlayabiliriz ve hatta bunun hakkında konuşabiliriz.

23 Mart 2008 Pazar

Zorluklar ve Başarı

Eveeet.. Herkese merhabalar.. Ben birkaç şey söylemek istiyorum. Dkz hakkında, karşılaşılan şeyler hakkında. Öncelikle şunu söylemeliyim ki dkz gerçekten kalıcı zayıflama sunuyor ve diyet yaparken düştüğümüz hastalıklara izin vermiyor. Sağlık ve huzur da getiriyor diyebilirim ve kafamızı yemek düşüncelerinden arındırıp bir anlamda hayatımızı yaşamamızı sağlıyor.

Daha önce de dediğim gibi benim dkzyi anlatmam zor bunu öğreneceğiniz tek kaynak Ozan Tunçer'in kitapları. Hangisi derseniz "Zayıflamak" adlı olanı takip edebilirsiniz derim. Benim söyleyeceğim şeyler ise dkzyi anlayıp uygulamanın öyle göründüğü kadar kolay olmadığı. Gerçek anlamda bir çaba göstermeniz gerek ama bu çaba kesinlikle ve kesinlikle "az yiyeyim" ya da "şunu yemeyim" diyerek değil. Ben bunu uygulamak için çok zaman ve emek verdim ama hiçbir zaman "Bu yöntem işe yaramıyor" demedim. Hep nerde hata yaptığımı bulmaya çalıştım ve gerektiğinde tekrar tekrar başa dönmüş buldum kendimi. Ama sonunda hep yaptığım hatayı yakaladım.

Şimdi benim size tavsiyem kitapta yazılan adımları cesaret ederek teker teker uygulamanız. Ve o basamağı gerçekten anlayıp başardıysanız ve kendinizi ilerlemek için hazır hissediyorsanız diğer basamağa geçmeniz. Bana neler zor gelmişti tek tek hatırladığım kadarıyla yazayım. İlk önce acıkmayı beklemek.. Bu çok zor gelmişti. Vücudum sanki onu tekrar kandırıp, aç bırakacağımdan korkuyordu. Ve sonra acıkınca doymak.. Bu da öyle sanıldığı kadar kolay değil. Bir kez acıkmayı beklemeyi başardınız mı ve artık beklemek sizi korkutmuyor hale geldi mi bu sefer bedeninizi doyuracağınızı ona göstermelisiniz. Burda kesinlikle yasak besin serbest besin kavramı olmadan, kısıtlamaları kafanızdan gerçek anlamıyla atmanız gerekecek. Bunlar zaman içinde olacak şeyler, artık kıtlığı bitirdiğinize, bolluğu getirdiğinize ve her acıktığında doyacağına bedeniniz size inanmalı ve güvenmeli. Bunu sağlayabilmeniz aslında bu işin kilit noktasını oluşturuyor diyebilirim.

Ben bu adımları geçtikten sonra da yanılgılara düştüm. Mesela daha da iyisini yapabilirim deyip kilo aldırdığına inandığım şeyleri bazen farkında olmayarak yasakladım. Bu bir anlamda kıtlık sinyalidir ve vücudun alarma geçmemesi mümkün değildir. Bir besini yasaklarsanız bir zaman sonra kendinizi o besine saldırırken bulursanız hiç şaşırmayın.. Bir diğer hatam da sofradan gerçekten doyarak değil "doymuş gibi yaparak" kalkmamdı. Bedeninizi kandırabilceğinizi düşünmüyorsunuz heralde?

İşte bolluk alt yapısını oluşturduğunuzda artık biraz daha ilerdesiniz demektir. Bu aşamada bazen acıkmadan yediğinizi fark edip, "Aslında bekleyebilirdim", "Aslında doymuştum, daha az yiyebilirdim" gibi cümleler de kurmaya başladıysanız baya ilerlemişsiniz demektir. Ama malesef yolun bundan sonrasında da zorluklar var.. (Evet malesef çok kolay değil..Biraz çaba..) Bundan sonra motivasyon düşüklüğü en büyük düşmanınız. Sabır gerekiyor, sonuç almak için önce uygulamak gerekiyor. Burda olmadığını görüp moralinizin bozulması biraz doğal. Burda ben "Beklemenin mucizesi"ni gördüm. İnat edip beklerseniz acıkmanızı, yani motivasyon düşüklüğü yaşayıp "Olmuyor nasılsa" deyip acıkmadığınız halde yemek yiyerek değil, beklerseniz ve yavaş yavaş da (artık doygunluk veren miktarları az çok biliyorsunuz, onlara uyarsanız..) sonuç almaya başlayacaksınız. Ve sonuç aldıktan sonra zaten her şey hızlanıyor. Acıkmadığınız zaman yemek yiyemiyor hale geliyorsunuz.

Burda asıl önemli olan ne kadar istediğiniz. İncelmeyi ne kadar istiyorsunuz? Çok istemeniz size zorluklarla mücadele edebilme gücü sağlıyor. Yani işte böyle... Ve benim bir tavsiyem de; doymaya uyabilme süreci en zorlayıcı olanı heralde burda motivasyonunuzu yüksek tutmanız için size sporu önerebilirim. Ama spor "yediklerimi yakayım" diyerek değil elbet (tabi herkes için uygun da olmayabilir ama sevenler ve iyi geldiğine inananlar için), vücudu daha sağlıklı tutuyor ve gelişmeleri biraz hızlandırıyor.

Dkzde son nokta; artık öğün saatleriniz kafanızda saatleri biraz oynak şekilde belirlenmiş, canınızın çektiğini abartmadan yiyebildiğiniz ve zevk aldığınız bir nokta. Zayıflamak için gerçekten az yemeniz gerekiyor ama diyetten farkı "az yiyeyim" asla yok, "bu kadarla doyarım" var.

Son olarak; işte dkznin zorlukları bunlar. Eskiden kalma alışkanlıklarınızla mücadele ediyorsunuz ve yeni bir şey öğrenip oturtmaya çalışıyorsunuz. Tabiki kolay değil. Ama pes etmeden bu öğrenme sürecinde var olmak ve kendinizde o gücü bulmak sizin elinizde.

6 Mart 2008 Perşembe

Düşebileceğimiz en Büyük Yanılgı

Sizlerle üstünde birkaç gündür düşündüğüm ve kendim düştüğüm bir yanılgıyı paylaşmak istedim.. Tahmin edebileceğiniz gibi: kısıtlama.. Bu öyle bir mikrop ki kısıtlamadan kilo verebileceğimize inanamıyoruz adeta.. Ozan Tunçer'in "Zayıflamak" adlı kitabını bir kez daha gözden geçirdim ve düştüğüm yanılgıyı anında yakaladım.
Öncelikle bu işle ilgileniyorsanız o kitabı mutlaka okumalısınız bence. Çünkü bu olayı 'tam anlamıyla' o kitaptan öğreneceksiniz. Bizler burda küçük farklar yaratabilir ve destek olabiliriz sadece. Gerçek anlamıyla ordan öğrenip anlayabilirsiniz.
Şimdi düştüğüm yanılgıyı söyleyeceğim ve belki bu sizler için de bir uyarı niteliği taşıyıp yol gösterici olabilir. Ben bildiğiniz gibi bir-iki kilo verdim ama bu hafta sonunda kötü bir şey oldu. Bir öğünü fazla kaçırdığımı düşündüm ve arkasından panik oldum (nasıl olduğunu tahmin edersiniz..) ve işte burda biraz ipler koptu. Çünkü telaş edip "Aman az yemeliyim" diyerek kısıtlamaları bulaştırmıştım.. Böyle yapınca her şey alt-üst oldu ve öncekinden de çok yedim çünkü mekanizmaları kendim kontrol etmek istemiştim, bir anlamda organizmamı kıtlığa boğdum ve onu savaşmaya zorladım. Sadece yemek yemeyi etkilemiyor bu, hayatınızın her saniyesi bununla boğuşmakla geçiyor.. Bir anlamda hayatı yaşayamıyorsunuz.
İşte kitabı tekrar gözden geçirince bir şey yakaladım: acıkınca karnınızı doyurmaya söz vermelisiniz. Aslında bu işin anahtarı işte burda. Bunu bedeninize yaşatarak, acıktığınızda onu sevdiği ve canı istediği besinlerle besleyerek gerçek anlamda doyurursanız ve bir daha asla "Az yiyeyim şimdi" cümlesini kurmazsanız, direnmekten vazgeçecek, fazlalıklardan kendi kurtulmak isteyecek, kendisi size az yemek istediğini söyleyecek ve sizin de tek işiniz bunlara uymaya çalışmak olacak. Ama kesinlikle bu dışarıdan bir dayatma olmayacak, siz ve bedeniniz birlik ve beraberlik içinde zevkle ve huzurla kilo vereceksiniz. Ve bence en önemlisi; hayat güzel, huzurlu ve yaşanabilir hale gelecek.. Bana kalırsa burdaki tartılma günlerine takılmayın, her ay tartılıp kilonuzu belirtmenize gerek yok bence. Hatta ve hatta bunu iyice anlayıp uygulayabilir hale gelinceye kadar hiç tartılmayın. Bu kontrol mekanizmalarını ele geçirmek tartının söylediğinden çok daha önemli. Kaldı ki tartı aleti "Eyvah kilo vermem gerek!" gibi telaşlara neden olabilir. Bunu iyice oturtana kadar tartı aletini unutun gitsin.
Dediğim gibi hepimizin yapmaya uğraştığı şeyin kilit noktası aslında burda. Ne olursa olsun hiçbir koşulda kısıtlama yapmayın. Ozan Beyin dediği gibi şişmanlatan besin yoktur. Kıtlığı geri göndermek bu işin asıl anahtarıdır..

3 Mart 2008 Pazartesi

4. TARTI ZAMANI




Merhaba arkadaşlar !

01.03.2008 diye kararlaştırdığımız 4. tartı gününde yine burdayız sonuçlar nasıl cok merak ediyorum umarım hersey yolundadır,benım bu ay cok ciddi bir değişiklik yok ,ama almamış olmamda cok güzel;) umarım sızlerın daha ıyıdır ben herkesın kılolarını buraya yazacagım ,once ,tartılmayıı unutanlarrrr ?????
hadi herkezz tarılmaya ??

19 Şubat 2008 Salı

TECRÜBE

Eveet.. Sizin de istediğiniz gibi bu yoldaki deneyimlerimi paylaşmak istedim. O zaman şöyle başlayım; diyet maceram nasıl başladı? Ben ilkokuldayken toplu olmama rağmen diyet düşüncesi bile geçmezdi aklımdan. Yediklerimle alakalı olduğunu bile düşünmezdim. Ortaokula geçince kilolarım birden bire kendiliğinden gidiverdi. O zamanlar başladığım sporun (yüzmenin) bunda etkisi vardı tabi ama sadece bu olamazdı. Her neyse liseye geçinceye kadar öyle bir sorunum olmadı ama lisenin sonlarına doğru biraz kilo aldım. Eminim ki bu sınav ve büyümenin getirdiği streslerden kaynaklanıyordu. İşte ne olduysa o zamanlar oldu: korkuya kapıldım. Kilo alıp şişmanlama korkusuna kapıldım ve rejim, diyetle ilgili bir sürü yazı okuyup bilgi edinmeye başladım. Ve bunları uygulamaya.. Kısıtlamaları bulaştırdım. 1günde toplam şu kadar kalori almalıymışım, light yemeliymişim, şunu şununla yememeliymişim, meyveyi yemeklerden 2saat sonra yemeliymişim.. Daha o kadar çok şey var ki böyle abuk subuk. Denediyseniz sizlerin de karşılaştığına eminim detoks, arınma, şu spor, bilmemne diyeti, bu yöntem.. Ağzı olan konuşuyor adeta. Bizi korkutup aşağılıyorlar ve aynı zamanda değersiz hissetmemize de neden oluyorlar. Kilolu olursak yaşamamalıyız adeta. Çok kötü bir utanca boğuyorlar. Ve bu o kadar büyük bir pazar ki saçmalık olduğuna kimse inanmıyor. O kadar yazık oluyor ki insanlara.. Çünkü diyetler doğal değil ve doğaya karşı kimse direnç gösteremez. Bu, bu kadar basit bir kuraldır. Eninde sonunda doğa sizden öc alır. Diyet yapamazsınız. Bunu kesin söylüyorum ben. Diyet yapanlar bir yerden sonra kendilerini tutamadıklarında suçlu hissetmesinler lütfen çünkü bu onların suçu değil. "Niye işte ben gayet güzel yapıyorum" diyenler de bir süre sonra hasta olacaktır. Bu kaçınılmaz sondur. Malesef bu gerçektir. Bu siteye inanmayanlar, saçmalık diyenler oluyor bazen. Biz burda kimseyi inandırmaya çalışmıyoruz ki. Biz burda gerçeklerden bahsediyoruz. Diyet tuzaklarına düşmek istemeyenleri, ya da düşmüş de kurtulmak isteyen herkesi bekleriz. "Yok ben yine de diyet yapacağım" derseniz size ne diyebiliriz ki? Benim size dileyeceğim tek şey umarım çok hasta olmadan o yoldan dönmeyi başarırsınız.

Bunları bu kadar açık ve net söylememin nedeni kendim yaşamış olmam. Dediğim gibi lise sondan itibaren diyet yapmaya başladım ve bu tam 5yıl sürdü. Üstelik şimdi bakıyorum şişman değildim bile! Diyet yapmanın sakıncalarından biri de bu işte; zayıf olsanız da şişman hissediyorsunuz ne acayip değil mi? Ve her zaman kendinizle savaş halindesiniz yemek yememek için. Sanki içinizde korkunç bir canavar var ve olur da bırakırsanız tüm yemeklere saldıracak ve durduramayacaksınız..

Daha neler neler.. Aklımdan pasta,tatlı hayalleri geçmesi.. Sofraya oturduğumuzda kontrolsüzce yemek yemeler.. Üzülüp sıkıldığımda direk yemekte teselli bulmalar.. Çok yediğimde hemen bunları yakmak için spora sarılmalar.. Kısacası cehennem hayatı.. Hayatım bunun üstüne kuruluydu hep. Başka bir şey ne düşünebiliyordum ne de yaşayabiliyordum. Kontrol kayıpları yaşadığımda kendimi daha da suçlu hissediyordum kendimi tutamadığım için ve kendi kendimi tutmak için sözler veriyordum. Dahası bazen tam gece yatacakken canım bir şeyler çekiyor, yatmadan yiyordum. O kadar kötü ki yazdıkça daha da hatırlıyorum. Allah kimseye bunları yaşatmasın. Bu yüzden diyet yapmayın diyorum sizlere. Her kontrol kayıplarında daha da dip bir kuyuya batıyordum sanki. Mesela yemek tariflerine bile bakamıyordum, o canavar ortaya çıkacak yine diye..

Siz de yaşamışsınızdır belki diyet yaptıysanız. Acıkınca hemen yemek yemek istiyorsunuz. Bana öyle oluyordu. Ailecek bir yere gidiyoruz mesela, yarım saat sonra yiyelim diyorlar bu sizin için ölüm fermanı demek. Dayanamıyorsunuz, hemen o saniyede yemeniz gerekiyor. Artık son zamanlarda durum buraya kadar gelmişti bende. Durma dürtüsü yok. Bırakırsanız ne kadar yiyeceğinizi kimsenin hayal edemeyeceğini düşünüyorsunuz..

İşte benim diyet maceram böyle oldu. Hasta olmuştum, belki de hastaneye düşmeme ramak kalmış. Çaresizce niye kendimi tutamıyorum diye düşünüyordum. Hayatım, psikolojim bozulmuştu. Kendimin normal olmadığını düşünüyordum.

Böyle bir zamanda tesadüfen Ozan Tunçer'in kitabıyla karşılaştım ve aldım. Okudukça her şey berrak oldu. Bunların neden başıma geldiğini, her şeyi anladım. Demekki normaldim! Ama hastaydım da aynı zamanda.

Bundan sonrası benim için zor oldu. 5yılın verdiği diyet kırıntılarından, kısıtlamalardan kurtulmak kolay değil. Ne kadar sürüyor diye soruyorsunuz ya, işte bu tamamen size bağlı. Daha önce ne kadar diyet yapıp kısıtlamaları ne kadar bulaştırdığınıza bağlı.. Benim kurtulmam aşağı yukarı 1,5yılımı aldı diyebilirim. Bu süre içerisinde çok mücadele verdim. Pes etmemek, cesaret etmek ve acele etmemek gerekiyor.

Ozan Tunçer'in "Zayıflamak" adlı kitabını tavsiye edebilirim. Çok yol gösterici olacaktır. Esas şey ise tecrübeyle kendiniz keşfedeceksiniz. Çünkü bu şey zaten sizde var tek yapmanız gereken onu kullanmak.

Acıkmayı öğrenmek, sofradan doyarak kalkmak, tekrar acıktığını fark etmek, tüm bunları yaparken kısıtlamaları alıp çöpe atmak, doymayı kavrayıp öğrenebilmek, kendi yemek düzeninizi oluşturabilmek, bunların hepsi emek isteyen şeyler. Bu yolda ilerlemeyi seçerseniz eğer size destek olup yardımlaşabiliriz. Hepimiz bu yolda yürüyoruz şuan ve ben pes etmeyi doğru bulmuyorum.

Benim fikrimi soracak olursanız; acıkma kolay öğreniliyor. Acıkmayı öğrendikten sonra yapmanız gereken şey zayıflamayı o an için bir kenara bırakıp "sofradan doymadan kalkmama" kararı almak. Bu kararı alıp uygulamaya koyunca (ve de tüm kısıtlamaları bitirdiğinizde) canınızın acıkıncaya kadar bir şey istemediğini keyifle göreceksiniz. Öğün aralarında "yesem mi yemesem mi"lerle boğuşmayacak ve başka şeylere konsantre olabileceksiniz. Ozan Tunçer'in dediği gibi bu konforu yaşamak sizin vazgeçilmeziniz olacak. Bunu bir müddet sürdürüp yavaş yavaş da yeme düzeni oturttuğunuz zaman aç kalmayacağını anlayan bedeniniz size bir şeyler söylemeye başlayacak.. Bu kadar yemesem mi, doymamı aşıyorum diğer öğüne acıkarak başlayamıyorum, sofradan kalktıktan sonra biraz rahatsızlık duydum bir dahaki sefere biraz daha az mı yesem.. gibi.. Bunlar kıtlığın bittiği müjdesi ve bedeninizin artık fazlalıklardan kurtulmak istediğinin habercisi. "Elimden biraz daha fazlası gelsin istiyorum." diyeceksiniz ve artık bedeninizin sesini dinleyerek hareket etmeye çaba göstereceksiniz. Bu işin biraz zor kısmı çünkü burda birkaç tuzak var. Doymaya uymaya gayret ediyorum diye kısıtlamaları tekrar bulaştırıp kestirme yoldan diyete dönüş tuzağı mesela.. Bu noktada kısıtlamaları bulaştırırsanız tekrar başa dönersiniz. Ayrıca sabırsız davranıp acele etme tuzağı.. Emek verince hemen olsun istiyoruz ama biz birer organizmayız, yavaş yavaş, tatlı tatlı olacak. Kendi haline bırakıp sabır göstermeliyiz.

İşte böyle. Benim aklıma gelenler, söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Söyleyecekleriniz, sorularınız olursa yine burdayım. Hadi bakalım kolay gelsin herkese. Görüşmek üzere..

13 Şubat 2008 Çarşamba

NASIL GİDİYOR??

Merbaha herkese!! Öncelikle yazarlık için tekrar teşekkür ediyorum umarım hepimize faydalı olur. Yazıma başlamadan önce ilk olarak şunu sormak istiyorum: neler yapıyorsunuz?? Demek istediğim herkes burda mı? Bu yolda ilerliyor mu herkes?? Bana sanki çok sorun varmış ama kimse paylaşmak istemiyor ya da sanki tam olarak inanmıyormuş gibi geliyor bu yönteme, öyle mi acaba?? Bana soracak olursanız bundan başka bir yol yok derim. Olması gereken yol yani. Eğer bu konuda hemfikirsek nasıl gidiyor? Uygulayabiliyor musunuz? Aklınıza takılan veya sorun yaşadığınız şeyler olmuyor mu? Bana olması çok normal (hatta olmalı), olmaması anormal gibi geliyor. Söylemek istediğim şey ise bunları paylaşın, hep beraber çözmeye çalışalım. Böyle böyle paylaştıkça ilerleyeceğimizi düşünüyorum. Eğer olur da burda paylaşmaya çekinirseniz bana mail de atabilirsiniz (aripetek84@gmail.com) , elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.

İlk yazı olarak tam ne yazsam bilemedim ama dediğim gibi sizin merak ettiğiniz, yazmamı istediğiniz bir konu olursa yazarım. Şimdilik biraz genel olarak bahsedeyim öyleyse.. Dkzyle yeni tanışanlar ve öğrenmek isteyenler için ilk tavsiyem Ozan Tunçer'in kitaplarını edinmeleri olacaktır. İnternette alıntılar da olsa, biz burdan açıklamak da istesek o kitaplar kadar olacağını sanmıyorum. O kitaplar bunu uygulamada ilk yol göstericiniz, bu site ise bir paylaşım, dayanışma, motivasyon ve ipuçları edinme yeri olmalı.

Daha önce uzun süre diyet yaptıysanız, bunu anlayıp uygulayabilmeniz öyle kolay olmayabilir (benim mesela 1 seneden fazla sürdü..) ama pes etmezseniz sonunda mükafatınız çok büyük olacaktır. Aşama aşama ilerleyeceksiniz ve sonra artık sorulara gerek kalmadan bedeninizin ihtiyaçlarını anlayabilir, kendi beslenme düzeninizi kendiniz oluşturabilir hale geleceksiniz. Bu da en güzel ödülünüz olacaktır.

Ve bu yolda ilerlerken benim verebileceğim en güzel tavsiyelerden bir tanesi de diyet yapmadan, kısıtlamaları bulaştırmadan yemek yiyenleri gözlemeniz, bu konuda öğrenmek istediklerinizi onlara sormak olur. En güzel bilgiler edineceğiniz kaynaklardan biri onlar çünkü, üstelik bir de o insanlar sizin yakınlarınızsa (yani beraber sofraya oturabildiğiniz insanlarsa) çok daha şanslısınız..

Burda en tartışılan konulardan biri de "Ben şunu yemiyorum çünkü sağlıksız", "Cips yemiyorum", "Az yağ kullanıyorum".. vb.. Bunlar kısıtlamaya girer mi? Aslında bunun cevabını bir tek siz bilebilirsiniz.. Biraz karışık gelebilir ama gerçekten bu böyle. Böyle yaptığınız zaman bunu gerçekten mi öyle yapıyorsunuz yoksa kafanızın bir yerlerinde "Zayıflarım böylece" düşüncesi mi var?? Bunun cevabını da bir tek siz bilebilirsiniz, beyninizi kandırmaya mı çalışıyorsunuz? Diğer taraftan ben size beslenme konusuna farklı bir açıdan bakmanızı önerebilirim. Nasıl mı? Şöyle bir örnek verirsem beni anlayacağınıza eminim: mesela küçük bir çocuğunuz var ve ona siz yemek yediriyorsunuz, onun yemeklerini seçerken ne düşünürsünüz? Onun vitamine, minarellere, kalsiyum ve bir sürü yapıtaşlarına ihtiyaçları var, bunları karşılaması için besinleri ona göre seçersiniz öyle değil mi? Kendinizin ne farkı var peki bundan? Sizin de günlük ihtiyaçlarınız var ve bunları almak için besleniyorsunuz. Bununla demek istediğim bazen beslenirken sadece zayıflamayı düşünüyoruz. Bu tek boyuttan kurtulup biraz da bedenimizi beslemek, ihtiyaçlarını karşılamak açısından bakmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Şimdilik bu kadar yeter sanırım :) Dediğim gibi yorumlarınızı, sorularınızı, aklınıza takılanları yazarsanız çok mutlu olurum. Daha söylenecek çok şey olduğuna da eminim. Hepimize kolay gelsin. Sevgililer Gününüz de şimdiden kutlu olsun.. Sevgiler...

1 Şubat 2008 Cuma

3. TARTI ZAMANI



Günaydın DKZ ailesinin nezih insanları :)

BEn sabah mail kutumu açtım baktım ama nedense kimseden tartı sonucu falan alamadım? Eee 3. tartı zamanını unuttunuz mu yoksa??? :)

Hadi hadi pamuk eller klavyelere; sonuçlarınızı yazın da yayınlayalım bakalım...

NOT : KIZLAR KİLO CETVELİ HAZIRLADIK;AYRINTILI GÖRMEK İÇİN LÜTFEN RESMİN ÜSTÜNE TIKLAYIN BÖYLE PEK SEÇİLMİYOR :)

24 Ocak 2008 Perşembe

HERKES BURDA MI???

Merhaba arkadaşlar; tubikko ve benim işlerimizin yoğunluğu arzucumun geçirdiği gripten dolayı vermiş olduğumuz kısa aradan dolayı özür diliyoruz ,inşallah bundan sonra yazılarımızla kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Kimler neler yaptı DKZ nasıl gidiyor ,aramıza katılanlar ,vazgeçip bırakanlar ? orda neler oluyorJ .
Ben kendi adıma söyleyebilirim ki; acıkma ve doyma olayını sanırım tam anlamıyla kavradıktan sonra her şey düzene giriyor ,, Zaten işin en zor kısımlarından biride acıkma ve doyma arasında ki bağ bundan sonrası zaten çok kolay.Ben; DKZ ile haziranda tanıştım ve tam anlamıyla acıkma ve doyma yı kavramam yaklaşık 6 ayımı aldı ,her zaman söylediğimiz gibi, biraz yavaş ilerleyen ve sabır gerektiren bir durum DKZ,
Sizler ne durumdasınız ? DKZ uygularken işinizi kolaylaştıran yada ben bunu yapıyorum faydası oldu diye düşündüğünüz fikirler varsa lütfen paylaşın ,umarım her şey yolundadır. Bu konudaki düşüncelerinizi yazının altındaki yorumlarda belirtebilirsiniz…1 Şubat Tartı Gününde Görüşmek Üzere...

Sevgiler…

10 Ocak 2008 Perşembe

BAZI ÖNERİLER

Merhaba Arkadaslar,



Ben Ozan Tunçer'in Zayıflamak isimli kitabını tekrar okumaya başladığımı belirtmiştim son 2-3 gündür ve dün gece nihayet bitirdim. Bu esnada yaptığım yanlışlıkları neden kilo veremediğimi ve DKZ ile ilgili olarak neye tam adapte olamadığımı da keşfettim.Küçük küçük notlar da aldım. Bunları da dilimin döndüğünce sizlerle paylaşmak istiyorum bana faydası oldu,inanıyorum ki size de olacaktır ve belki de kafanızdaki soru işaretlerine bir nebze olsun cevap olacaktır.



*Öncelikle DİYETSİZ KALICI ZAYIFLAMA uygulaması esnasında iradenize ihtiyacınız olacağını söylemek isterim.Ama bu irade kendinizi açlığa,kıtlığa mahkum etmek için değil.Yılların alışkanlığı ile hızlı kilo vermeyi arzulayabilir, çevrenizdeki bazıları sizin onların istediği kadar çabuk incelmediğinizi düşünebilir,size inat diyet reçetelerini gözünüze gözünüze sokabilir. İşte tüm bu kışkırtmalara yenilmemek için, aklınızı kullanmaya devam etmek için irade gücünüze ihtiyacınız olacak.

* Şişmanlatan besin diye birşey yoktur,tıpkı zayıflatan besin olmadığı gibi....Bunlar diyetçi dayatmacı zihniyetin ürünüdür.

*Ağırlık dengeleme sisteminizi ele geçirirken asla kafanızda yasak besin serbest besin şemaları kurmayın.Size durmadan şişmanlatan besinlerin listelerini sunmaya çalışanları dinlemeyin.

*Sporu zayıflamak için bir araç olarak görmeyin.Eğer sporu hayatınıza sokuyorsanız bu sadece sağlıklı yaşamak ve mutlu olmak için yaptığınız bir sosyal aktivite olsun.Yani sporu yaşamımıza niçin kattığımız önemli. Amaç keyif almak,zinde olmaksa sorun yok ama yok şu kadar spor yaparsam bu kadar kalori yakarım gibi bi mantıkla yaklaşılıyorsa işte o zaman bir terslik vardır ve kısıtlama mikrobunun etkisi altına girebiliriz.(Ben kendi adıma sporu yalnızca mutlu olmak ve kendimi zinde hissetmek için yapıyorum ve de canım isterse :) yoksa öyle spor yapıcam diye yorgunken bile canıma okumam )

*Kilo sorunu yaşamayanlar neden sorun yaşamazlar hiç düşündünüz mü;

  • *Yemeğe acıkarak başlarlar
  • *Bazen acıktıkları halde şu ya da bu sebeple yemek yiyemeseler bile karşılarına çıkan ilk fırsatta karınlarını doyururlar
  • *Çoğu zaman karınları tok olduğunda bişey yemeselerde bazen geri çeviremeyecekleri bişey olduğunda sadece canları çektiği için onu yiyebilirler.Ama böyle durumlarda da asla vicdan azabı çekmezler çünkü zaten takip eden öğünde iştahları otomatikman azalmış olur.
*DKZ uygulamasının esas özünün vücudumuza kıtlığın bittiğini,ihtiyaç duyduğu zaman besin alacağını öğretmek.Böylece vücudumuz ihtiyacı olduğunda besin alacağını bildiğinden depoları yakmaya başlayacak. Bir miktar enerjiyi yediğimiz besinlerden alırken bir miktarını da iştahımız kesme yönteniyle depolardan yakacak.

*Ne zaman acıkmış olduğumuzu bizden daha iyi hiç kimse bilemez.Karnımızdaki kazınmayı bizden başka kimse hissedemez.

*Acıkmayı hissetmeye başladığınızda emin değilseniz önce bir bardak su için ve bekleyin eğer yarım saat sonra yine aynı şeyleri hissederseniz o zaman oturup afiyetle yemeğinizi yiyin.

*Sevdiğimiz yemeklerle karnımızı doyurmak Diyetsiz Kalıcı Zayıflamanın sağlam temellerini oluşturmanın vazgeçilmez koşulu olduğunu unutmayalım.

*Acıkmaya uymak için çaba gösterip doymanın farkına varmaya çalışmalıyız.

*Acıkmaya her zaman yüzde yüz uyamasak bile elimizden geldiğince sık uymalıyız.

*Acıktığımızda kendimizie yemek imkanı yaratmalı,acıkmadığımız zaman yememeye dikkat etmeliyi.z

*Acıkarak başladığımız her yemek biizm doyma sinyali ile tanışmamız için bir fırsat olacaktır.

*EĞER ACIKMADIĞINIZ HALDE YEMEK YEMEYE BAŞLAMAK ÜZEREYSENİZ,NELER KAÇIRMAKTA OLDUĞUNUZU HATIRLAYIN!!!

*Doymanız ve bundan sonra aç kalmayacağınızı bilmeniz sizi yemek peşinden koşma zahmetinden kurtarır bu sayede tokken canınız habire bişeyler yemek istemez.Çünkü acıktığınızda o yiyeceklere ulaşabilecğeinizi bilirsiniz.

*Beslenmenizi çeşitlendirmeye özen gösterin.

Şimdilik benden bu kadar arkadaslar, elimden gelidiğincedilimden döndüğünce yazdı manladıklarımı kendime ders çıkardıkalrımı..Umarım size de yardımcı olur.
Sevgiler....

7 Ocak 2008 Pazartesi

ÖNERİLERİNİZ VE SORULARINIZ

Herkese Merhaba

Sanırım bazı arkadaşlarımız dkz yi kavradılar bazıları kavrayamadılar.Bu çok normal bizler de başlarda zorlandık.Hatta hala zorlandığımız şeyler olmuyor değil...Bu yüzden öneri,soru-cevap şeklinde paylaşım yapalım dedik.Nasıl mı?Bu başlık altında yorum köşesinde sorularınızı,önerilerinizi bizlerle paylaşırsanız sizlere cvp verebilmemiz daha kolay olur.Çünkü postlara yazdığınızda üst üste yazı gelince yazdıklarınız gözümüzden kaçmış olabiliyor.Umarız güzel paylaşımlar olur...

Not:Arkadaşlar bazı önemli konuları post yerine burda ki yorum köşesine yazarsanız diğer arkadaşlarında okumasını sağlamış olursunuz.Şimdiden ilginize teşekkür ederiz...

2 Ocak 2008 Çarşamba

Tartılma Günü Sonrası Yanlışlar !!!( ???)

Tartı Günümüzü atlattık ve bir sonra ki tartı Günümüzü de karalaştırdık . Güzel sonuç alan arkadaşları tekrar kutluyoruz ve 1 Şubat tartı gününde daha da iyi sonuç almalarını diliyoruz .

Peki ya DKZ Uygularken tartı gününden önceki kilosundan daha fazla olanlar yani kilo alan Bizler nerde yanlış yaptık, neden kilo aldık ??

Ben ,Arzu ,Ve Tubikko yaptığımız karşılaştırmalar sonucu galiba hatalarımızı bulduk ;


*Acıkmadan Asla Yemek yenmeyecek ! (Her Mide guruldaması acıkmak değil bazen Mide susuz kalınca da Guruldayabiliyormuş .Su İçeceğiz geçmez ise daha sonra yemek yiyeceğiz :)

*Tabaklarımızda Değişiklik yapıyoruz!!! Derin Yemek tabakları yerine düz bir tabak seçiyoruz ,bir servis tabağına her yemekten 2-3 kaşık alarak çeşitlemelerle salata ve yoğurtla zenginleştirerek,Dolu Görünmesini sağlıyoruz.Eğer bu tabaktakilerle doymazsak bir kaşık daha alıyoruz. Yani öncelikle yiyebileceğimiz kadarını alıp eğer doymadıysak devam ediyoruz.

* Tercihli Beslenmeyi Deneyebiliriz ,Pilav varken ekmek Yememek gibi ;)

*Ve Önemli Olan Bir konuda Hareket Düzenli olmasa da Mutlaka ufak hareketlerle de olsa Spor dan vazgeçilmeyecek ,,,,,,,

* Bir de son olarak daha önce de söylediğimiz gibi,ağzımıza attığımız besinleri iyice çiğnemek ve yemeğimizi yavaş yavaş yemek…Çünkü bilindiği gibi doyma hissi yemeye başladıktan 20 dakika sonra geliyor.