23 Şubat 2009 Pazartesi

İPUCU

Öncelikle merhaba herkese. Siteyi takip edenlere, şöyle bir rastlayanlara, merak edenlere, öğrenmek isteyenlere..

Dkz ile tanıştıysanız ve ilgilendiyseniz.. Yazılar okuyup anlamaya çalıştıysanız, yorumlara baktıysanız, kendiniz deneyip uygulamaya çalıştıysanız ve Ozan Tunçer’in kitaplarını alıp okuduysanız.. Yani kısacası dkz hakkında fikriniz varsa bazı şeyleri biliyorsunuz demektir. Bu uygulamada öğrendiğimiz en önemli şey, uygulamanın can alıcı noktası: Beynimize kıtlığı yerleştirmenin esas düşmanımız olduğu ve bizi elimizde olmadan daha çok yemelere ittiği.

Ama bu uygulamada bazı atlanan, göremediğimiz şeyler de var.. Anlatınca şaşıracağınıza eminim. Başlamadan önce bunu benim anlamamı sağlayan birine teşekkür etmek istiyorum. Tesadüf eseri rastladığım ama yazılarıyla ilgimi çekince okumaya başladığım (belki siz de rastlamış ya da biliyor olabilirsiniz) Taylan Kümeli’nin forumlarından birinde ‘yeniden’ lakaplı üye. Onun yazdıklarından çok fazla şey öğreneceğinizi düşünüyorum ben şahsen, ve olur da bu siteye rastlarsa ona çok teşekkür etmek istiyorum.

Söyleyeceklerime gelince.. Şöyle bir toparlayacak olursam.. Bu uygulamada kıtlığın size engel olduğunu biliyor olabilirsiniz, yapmanız gerekenleri de bilebilirsiniz ama yine de yapamayıp sinir olabilirsiniz. İşte ben bunun nedenini ve neler yapabileceğinizi yazmak istedim.

Arkadaşlar, beynimiz o kadar akıllı ve zeki ki şimdi anlatacaklarımı okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacak ve belki kendi beyninize artık saygı duymaya bile başlayacaksınız. Başlıyorum o zaman.. Karnınız acıktı, bunu anlıyorsunuz, karnınızı doyurmanız gerektiğini biliyorsunuz ama yine de (her zaman olmasa da zaman zaman) kontrolsüz ve çok mu yiyorsunuz? İşte size bunun nedenini söylüyorum: çünkü kıtlık hala sizde duruyor, ondan kurtulamadınız. Her ne kadar “Kurtuldum artık” deseniz de, “İstediğimi yiyeceğim artık” deyip önceden sakınmış olduğunuz yemekleri yemek için önünüze çekseniz de, hatta bu benim yazdıklarıma itiraz edip “Yok benim için kıtlık artık gerçekten bitti” deseniz de sadece kendinizi kandırırsınız. Bunu da hemen kanıtlayabilirim size: sofraya oturdunuz ama içinizde korku var, başka şeye odaklanamayıp sadece neyden ne kadar yiyeceğim diye düşünüyorsunuz, kilo alma korkusu hala sizinle, yemeklerde rahat değilsiniz, huzursuzsunuz, yemekte güzel güzel muhabbetler edemiyorsunuz, elinizde olmadan hıphızlı yiyorsunuz ve bunun nasıl ve neden olduğuna dair bir anlam veremiyorsunuz, önünüzde çok sevdiğiniz yemekler var ama yine de arka plandaki düşünceniz “Yine de az yiyeyim..”. Öyle mi? Bunlardan birini ya da birkaçını ya da belki hepsini yaşıyor musunuz? Yaşıyorsanız; esas sorunu bulduk diyebilirim.

Gelelim beynimizin neden akıllı olduğuna.. Demin bahsettiğim her şey bununla ilgili. Beynimize ne öğrettiysek onu yaşıyoruz. Ve eğer diyet yaptıysak ona hep “Az ye” komutunu vererek bunu öğrettik: “Az yemeliyim” Bunu bilinçaltımıza işledik ve şimdi fon müziği gibi arka fonda sürekli bu duruyor “Az yemeliyim”. Bu neye sebep oluyor peki? Artık biliyoruz: kıtlık sinyaline, beynimizde alarma ve dolayısıyla hayatta kalmak için elimizde olmadan, kontrolsüzce çok yemelere.. Siz eğer beyninize bunu öğretip işlediyseniz, yeni oluşturmaya çalıştığınız sistem çok da geçerli olmayacaktır çünkü bedeniniz sizinle ve orda kayıtlı bir yeme korkusu ve “az ye” arka fonu var. “İstediğim kadar yiyeceğim, doyana kadar yiyeceğim” komutları bu arka fonun yanında kabul olmuyor ne yazıkki. Çünkü önceden öğrenmiş olduğunuz bir şey var hatırladınız mı: “Çok yersem kilo alırım”. İşte bu yüzdendir ki “Doyana kadar yiyeceğim” komutu geçersiz kalıyor. Çünkü içerden bir ses size diyor ki: “Tamam doyana kadar yiyeceksin ama ya çok yersen? Çok yersen kilo alırsın o yüzden sen yine de az ye, azla doymaya çalış”.

Şimdi her şey daha açık mı? Belki bu bazı şeyleri daha net görebilmenizi sağlamıştır. “Peki öyleyse ne yapacağız?” diye mi soruyorsunuz? ‘Yeniden’ sayesinde anladığım şeyleri yazıyorum öyleyse.

Öncelikle, beyninize bazı şeyleri baştan yükleyip öğreteceksiniz. Daha önce yanlış yüklediğiniz bilgileri şimdi deneyimleyerek yenileriyle değiştireceksiniz. Yeniden’in de dediği gibi mesela; doyacağınız miktarlar.. Örnek vereyim, diyelim acıktınız ve beyninizde kayıtlı olan “Kocaman dolu bir tabak makarnayla doyuyorum” var. Oysa belki gerçek böyle değil (belki diyorum çünkü bunu sadece bedeniniz, karnınız bilebilir, ne kadarla doyacağınıza ancak karnınız karar verebilir). Yapmanız gereken şey ise makarnanızın başına geçerek her lokmanın tadını alarak, çıkararak onu yemeniz. Ve sonra “gerçek” anlamda ne kadarla doyduğunuzu deneyimleyerek keşfetmeniz. Ve artık bedeninizi daha iyi tanıyıp “gerçek” doyduğunuz miktarları öğrenmeniz. Bu bir anlamda deney yapıp öğrenmeye benziyor.

Bunu yaparken üstüne basarak söylüyorum, kuralınız mutlaka ama mutlaka her lokmanın tadını ve lezzetini almak olmalı. Neden üstüne basarak söylüyorum çünkü diyet yaparken düştüğümüz en büyük hatalardan biri de bu: mümkün olduğunca tad almadan yemeye çalışmak, lezzetlerden kaçmak. Hatta bu dediğimi yapmaya çalışınca bazen zorlandığınızı görüp bana hak verebilirsiniz. Hayatınıza ne kadar diyetleri bulaştırmışsanız bunu yapmanız da o kadar zor olacak. Yemek yerken tadına, lezzetine odaklanın. Damağınıza yayarak yemeye çalışın. Daha önce “Ne kadar lezzet alırsam o kadar çok yerim” gibi saçma bir inanışa kapılmış olduğumuz için zaman zaman bunu yapmak zor gelebilir. Oysa gerçek şu ki; bir yiyeceğin lezzetini ne kadar alır, onun tadını ne kadar çıkartabilir ve damağımıza yayarsak o bize o kadar yoğun olarak gelir ve çok az miktarları bile bazen bize yeter. Başka bir deyişle de; bir yiyeceğin size ne kadarının yettiğini bulmanız ve doyduğunuzu anlamanız için onun o kadar tadını çıkarmanız gereklidir. Yiyecekler öcü değildir, onlardan korkmanıza gerek yoktur. Ve onların tadını almaya ne zaman başlarsanız korkunuz da o zaman geçecek, rahatlayacak ve bu uygulamanın ne olduğunu esas o zaman anlayacaksınız. Korkunuzun geçmesi demek bu işin anahtarını elinizde tutuyorsunuz demektir. Ve artık yapabilirsiniz demektir.

Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi? Sorularınız olursa, aklınızı karıştıran bir şeyler olursa cevaplarım. Benim anlatmak istediğim şeyler işte bunlardı. Umarım yararı olur. Herkese sevgiler...

8 Comments:

Adsız said...

ben sizi 2 gündür inceliyorum. bugün bu uygulamaya karar verdim. Sizde bu siteye bayağı bir ara vermişsiniz umutsuzluğa kapılmıştım. Neyse sormak istediğim birkaç soru var. Yemek düzenlerimi yemek saatlerine göre nasıl ayarlayacağım, mesela öğlen eve gidiyorum yemeğe ama açıkmadım yemeden geri işe mi dönmem gerekiyor, yoksa bir miktar yemeli miyim. Ayrıca özellikle akşam yemeğinden sonra canım meyva yemek istiyor ne yapmalıyım ya da gezmeye gideceğim orada yiyeceklerimi düşünerek bir önceki öğünümü atlamalımıyım yoksa işleri akışına mı bırakmalıyım. lütfen acil cevap verirseniz sevinirim.

Adsız said...

merabalar.. evet yemek düzeni deyince.. aslında bunu bilebilecek ve karar verecek olan sizsiniz. vücudunuzu, karnınızı dinlemeye çalışın, onun ne istediğini, neye ve ne zaman ihtiyaç duyduğunu bir tek siz bilebilirsiniz. vücudunuzla birlik olun. 'yememeliyim' derseniz bu kısıtlama olur, vücudunuz direnir. bu yüzden mesela örnek veriyorum öğlen geldiniz ama aç olmadığınızı hissediyorsunuz. Eğer 'yememeliyim çünkü aç değilim' derseniz vücudunuzda bir mutsuzluk ve direnme başlar. kendinizi yiyeceklere ve lezzetlere olabildiğince açın. o zaman bakın bakalım istiyor mu ya da ne kadar istiyor. 'istersem yiyebilirim' deyin. ancak bunu dediğiniz zaman vücudunuz size yanıt olarak istemediğini ve aç olmadığını söyler. ya da yemeğin başına geçin ve kendinizi ve tüm lezzet algılarınızı açın. ancak o zaman size şuanda bu lezzeti istemediğini, daha sonra yemek istediğini söyler. demek istediğimi anlatabiliyor muyum acaba? biraz karışık ve kafa karıştırıcı gelebilir. ama demek istediğim bedeniniz konuşuyor ve tek yapmanız gereken kendinizi olabildiğince serbest bırakıp ne yapmak istediğini anlamak. 'şu kadar yemeliyim, şunları yemeliyim, şu saatlerde yemeliyim' diye kuralları yok. ona güvenmeniz ve teslim olmanız gerekiyor. kendinizi ne kadar serbest bırakırsanız bu yolda o kadar ilerlersiniz. esas sorun, yanlış öğrendiğiniz bilgilerle ona dayatmalara gitmeniz, ona güvenmeyip çok yemesinden korkmanız ve onu dinlemeyişiniz. bunu deneyimledikçe öğreneceksiniz. kafanızı karıştıran bir şey olursa sorabilirsiniz yine. aynı şeyden bahsediyorsak eğer işleri akışına bırakmak da diyebiliriz.

Adsız said...

yok yok ben bu işi kolay sanmıştım ama beceremeyeceğim herhalde pes etmelimiyim ya daha 2 gün oldu. Sabah kalkıyorum bugün ne yemeliyim diyorum.Of ki ne of

Adsız said...

yani evet.. hem kolay hem zor diyebiliriz. beyne eski bildiklerini yenileriyle değiştirmesini sağlamak öyle sanıldığı kadar kolay bir şey değil. bu arada ne yiyeceğini düşünmen kendini suçlu hissetmene neden olacak bir şey değil. beyninin seni ne yiyeceğini düşünmeye yönlendirmesi sadece doymayacağından, tatmin olmayacağından korkması (yani sen onu ihtiyaç duyduğu miktarları vermemekle tehdit altında bırakman, onun da sana karşı bir savunma mekanizması geliştirmesi). Demek istediğim; artık doyacağını ve ihtiyaçları karşılanacağını bilmeli ki sana güvensin ve bu tür yöntemlere ihtiyaç duymasın ve çok yiyerek değil sofrada sadece kendi ihtiyaç duyduğu kadar alsın.

Adsız said...

Bunlar önemli konular neden daha çok insan ilgilenmiyor anlamış değilim... Sadece 4 kişisiniz bir de ben gezeleyip duruyorum o kadar çok yazık. Ben pazartesinden beri bu sistemi uygulamaya çalışıyorum 69-70 kg geliyorum. Aslında tartılmak istemiyordum ama bugün dayanamadım tartıldım, aslında başlarkende tartılmamıştım ama bugün 68 geldim çok mutlu oldum. hatta malum günlerim yaklaşıyor olmasına rağmen. Yeniden arkadaşımızın anlatımı çok akıcı nasıl okuduğumu bilmiyorum. Keşke daha fazla yardımcı olsa anlatımında insanları kandıran (iyi yönde) bir uslubu var. Bundan sonra hayatımın döyle gitmesine çok niyetim var umarım yenilmem...

Adsız said...

Tabiki de gider neden olmasın. Bir kere yapınca ve öğrenince insan yapabileceğini anlıyor ve gerisi geliyor. Yiyeceklerden korkmamız en büyük düşmanımız sanırım. Yeniden'in anlatımı çok güzel değil mi gerçekten. Keşke burda olsa da konuşabilsek ben geç kalmışım önce yazılmış onlar. Gerçi yeteri kadar da yazmış sanırım ama tabi burda olsaydı da konuşsaydık çok güzel olurdu.

Adsız said...

Bu yazdıkların bana çok tanıdık olduğu için seni çok iyi anlayabiliyorum. Çünkü tıpa tıp aynılarını ben de yaşadım.

Birincisi çok yeme korkun olduğundan eminim, ki zaten bunu sen de söylemişsin. Bu ‘ipucu’ başlığını da ben zaten sırf bu konu için yazdım. Çok yeme korkusu demek; bedenini dinlememen demek aynı zamanda. Acıktığını söylüyorsun ama canın yemek istemediği için yemediğini söylüyorsun. Halbuki sen bedenini dinlemiyorsun, çok yeme korkusuyla bedenini kapatıyorsun ve sanki canın istemiyormuş gibi geliyor sana.

Yani ben aslında bu başlık altında dkz uygularken (kendim de yaptığım) belki de en büyük hata, yanılgılardan biriydi bu. ‘Dkz uyguluyorum’ adı altında aslında asıl amacım ‘az yemek’ti. Sen de kendinden görebilirsin yemek yerkenki düşüncelerin ‘az yemek’ mi? Ben böyle olduğuna eminim.

Bunun sonucu ne mi oluyor? Bir süre gerçekten de böyle devam ediyor. Gerçekten de canın istemiyor lokmacık lokmacık yiyorsun. Ama ben kendimi sonra bir şekilde kontrolsüz halde yerken buldum. Ve hep nedenini anlamaya çalıştım. Sanki benden farklı biri yemeklere saldırıyor ve ben ne yaparsam onu durduramıyorum.

Nedeni çok açık: ben ne yiyeceğime bedenimle değil, beynimle karar vermiştim. İhtiyaçlarını görmezden gelmiştim, yaptığım şeyin diyetten hiçbir farkı yoktu aslında. Ne farkı vardı dkzden?

Dkzyi öğrenmeye çalışanların üstesinden gelemedikleri nokta bu bence. Unutulan bir şeyi tekrar öğrenirken pratikte yaşanılacak her şeyi anlatmak gerekiyor. Belki kitaplardaki eksik buydu. Tam olarak ne yapılması gerektiği işi ‘pratiğe’ dökme aşamasında açıklanmıyor. Mesela, kilo alma korkusu aşılanmış bir insan için ‘korkunuzdan kurtulun’ demekle o insan korkusundan kurtulamıyor.

Peki nasıl olacak bu iş? Korkular tabiki bir anda dinmiyor, zamanla ve yavaş yavaş, bebek adımlarıyla. Nasıl kurtulabilirsiniz bu korkudan? Bu başlıkta da anlattığım gibi;

Kendinizi tüm lezzetlere, tadlara olabildiğince bırakın. Tad algılarınızı iyice açın. Yemek yerken her lokmayı damağınıza yayarak yiyin. Ancak bu şekilde korkunuzdan kurtulursunuz ve bu uygulamanın ne demek olduğunu anlayabilirsiniz.

Aksi takdirde sürekli bir kısır döngü yaşarsınız. Ve bunu yapmadığınız sürece hep diyet mantığıyla yemeye devam edersiniz.

Bunu iddia ediyorum. Ne zaman kontrolü ona bırakırsanız bu uygulamanın da o zaman bir anlamı olacak. Siz korkup ona güvenmiyorsunuz, kontrolü elinize almaya çalışıyorsunuz. Ne oluyor peki? Bedeninize yabancılaşıyorsunuz ve bu dkzden öte her şeye benziyor.

Lezzetlerden korkmayın. Tüm tadları yavaş yavaş tadını çıkararak yiyin ve yettiği kadarını bulmaya çalışın.

Adsız said...

Evet ya benim 1 hafta oldu başlayalı gayet güzel gidiyordu hatta 3 kg verdim, ama ben tartılınca dengemi kaybettim sanırım... nasıl olsa kg veriyorum diye, hatta hafta sonu çok gezmem vardı ve ben hep az yiyebilmiştim. Kendimle gurur duyuyordum, ama kilo verince panikledim sandım ki geri alacağım, korktum bu da benim gözümün doymamasına sebep oldu hemen kendimi toparlamaya çalışıyorum kendimi sakinleştirmeye inşallah başarılı olurum