23 Kasım 2007 Cuma

DİYET NEDEN ZARARLIDIR???

Herkese Merhaba,
Dün Reyhan rumuzlu bir arkadaşımızdan bir mail aldık ve anlattığı kendi hikayesi öyle içtendi ki bunu yayınlama ihtiyacı hissettim. Bu nedenle kendisinden izin istedim ve sağolsun bizi kırmadı. Şimdi aşağıda onun hikayesini paylaşıyorum sizlerle... Umarım inatla hala diyet diye tutturan arkadaşlar bu gerçek hikayeyi okuyunca neden diyet zararlıdır diye üstüne basa basa söylediğimizi biraz olsun anlarlar....



Merhaba,
Benim hikayem de (aslında pek çoğu gibi) tipik bir diyet mağduriyeti hikayesi. Tıpkı Dr. Ozan Tunçer’in, okuyup hatmetmiş olduğum tüm kitaplarında anlattığı gibi... Uzun ve giderek kötüleşen bir diyet geçmişinin ardından 24 kiloluk bir final...

2003 Temmuz ayında kızım doğduğunda, 1,61 m. boya karşılık 77 olan kilomla “yaşayamayacağıma (!!!)” (Şimdi 94 kiloyum) karar vererek diyetisyenin yolunu tuttum. Ekim 2003’te başladığım diyet, dengeli diye tanımlanacak türden bir diyetti, listesi çok iyiydi, bana özel hazırlanmıştı, hemen hiç açlık hissetmedim, harfiyen (abartmıyorum) uyguladım. Çok azimliydim. İnceldikçe gaza gelip azmettim, azmettikçe inceldim. Neredeyse hiç kaçamak yapmadım, hatta diyetisyenin verdiği 1 porsiyon tatlılık bayram izinlerini bile kullanmadım. Tam 6 ay sonra Nisan 2004’te 53 kilo ile muradıma ermiştim. Ayrıca tüm tahlillerim de harikaydı; kan düzeyi çok iyi, kötü kolesterol çok düşük, iyi kolesterol yüksek vs.
Koruma süreciyle birlikte yaklaşık 6 ay kadar bu kiloya yakın kaldım. Sonra, sonunda ipler koptu. İnanılmaz bir süreçle, ne olduğunu bile anlayamadan, diyeti bitirdikten 1,5 yıl kadar sonra 82 kiloydum. Tabi bu dönemde irili ufaklı onlarca diyete başlama girişiminin ardından başarısızlığın (!) ve kiloların verdiği yürek yakan acı... Kötüydü... Her gören soruyordu, “Sana ne oldu? Ne güzel kilo vermiştin” diyenler en insaflı olanlarıydı, gerisini siz düşünün. Uzun süre insanlardan kaçtım, kimseyle görüşmedim... Her neyse, herkesin az çok yaşadığı şeyleri uzatmanın anlamı yok. Sonuçta, tüm bunlarla baş etmeyi kendi başıma başaramadım ve ilaçla depresyon tedavisi gördüm. Tabi bir yandan kilo almaya da devam ediyordum.
O sıralarda, yeni bir atılım yaparak kendimi bu sefaletten kurtarmam, yeni bir diyetle tekrar kilo vermem gerektiğini düşünerek internette gezinirken Dr. Ozan Bey’in kitaplarıyla tanıştım. Kitapların hepsini zorlukla da olsa (bazıları piyasada yoktu) bularak, ardı ardına bir solukta okudum. Sonunda olayın esrarını çözmüştüm. Suçlu ben değildim. İlk yapmam gereken ise “kısıtlama mikrobu”nu kafamdan silmekti. Sizin de bildiğiniz gibi bu hiç de göründüğü kadar basit bir süreç değil. Hayatımızın her köşesine, damarlarımızın en ince noktalarına kadar öylesine sızmış ve yerleşmiş ki bu mikrop, söküp atmak ciddi çaba ve zaman isteyen bir iş. Hele de diyetin ve zayıflamanın kitabını yazacak hale gelmiş olan ben ve benim gibi diyet mağdurları için. Dikkatli bir gözle bakıldığında Diyet Kardeşliği sitesindeki DKZ ile ilgili yazılan birçok yorumda bile hala bunun izlerini görmek çok kolay.
Gelelim zurnanın “zırt” noktasına... Uzun bir zihinsel çaba ile “kısıtlama mikrobu”nu hayatımdan büyük ölçüde sökmeyi başardığımı sanıyorum. Ama henüz başaramadığım şey, gıda alımını acıkma ve doyma sinyalleri ile yönetmek. Bunu uygulamaya geçiremedim henüz. Geçirdiğim travmaların ardından açıkçası hiçbir şey için acele de etmedim. Fakat bunun artık daha fazla ertelenmemesi gerektiğini de hissediyorum. Sık sık yaşadığım bel ve sırt ağrıları, hareket zorlukları, küçük boyutlu incinmeler, kas spazmları, bu kiloyu taşımanın zararlarını bana giderek daha sık hatırlatmaya başladı.
Geçen gün kreşten dönen 4 yaşındaki kızım, akşam yemeğini yememek için direndi. Aç olduğunu biliyordum. Onunla sohbete başladım ve neden yemeğini yemediğini anlamak için sorular sordum. Bana ne dedi biliyor musunuz ?!!! Benim gibi olmak istemiyormuş, yemek yerse göbeği çıkarmış... İşte o an benim bittiğim andı dostlarım...
Bu noktada: "Dr. Ozan Beeeeeyyy !!!! Neredesiniz ???!!! İmdaaattt !!! “Kısıtlama Mikrobu Çöpe” serisinin vaat ettiğiniz dördüncü kitabı “Çocuklarınızı Şişmanlatmayın” nerede kaldı ???!!!!" diye çığırmak geliyor içimden.
Sizlerle omuz omuza vermek istiyorum. Beni de aranıza alın :)
Sevgiler...


Reyhan'ın hikayesi böyle...Biliyorum ki hepimiz benzer şeyleri yaşadık...Amaç bundan sonra aynı tuzaklara düşmemek, kendimiz için doğru olanı bulmak ve vücudumuzun ihtiyaçlarını dinlemek... Unutmayın eğer biz ona ihtiyacı olanı vermezsek o da bize gerektiği gibi yardımcı olamaz.

Bir sonraki yazımızda yeni başlayan arkadaşlarımız için DKZ nedir? e değinerek size bu yöntemi anlatmaya başlayacağız.

Bunun yanı sıra hikayesini bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlar varsa bize göndersin yayınlayalım.Mail adresimizi biliyorsunuz; dkzkardesligi@gmail.com

Şimdilik sevgiyle kalın... İyi haftasonları.....

0 Comments: