12 Kasım 2007 Pazartesi

DKZ KARARLARI

Bizler,site sahibeleri olarak bazı kararlar aldık ve bunları sizlerle paylaşmak istedik.Umarız siz de bizlerle birlikte bu kararları uygularsınız.Aşağıda ki maddeleri okuduğunuz da bazıları size uçuk gelebilir ama biz bunların işe yarayacağına inanıyoruz.Hadi bakalım şimdi bunları görelim;





1)Kesinlikle diyetlerden bahsetmeyeceğiz.Çünkü diyetleren bahsetmek ister istemez beynimize bir şekilde diyet sinyalini gönderiyor ve kısıtlama mikrobunun yayılmasını hızlandırıyor. Kısıtlanacağını ve kıtlığın geleceğini sanan vücut hemen alarma geçiyor ve acilen depo yapmaya başlıyor.





2)DKZ yi tam anlamıyla uygulayacağız . Pes edip acıkmadan yemeyeceğiz ve doyduğumuzda ne olursa olsun yemeyi bırakacağız.(DKZ ye yeni başlayanlar için bir tavsiye vermek istiyoruz,hayır diyemedikleri yiyecekleri ilk başta yemesinler)





3)Kilodan yani fazla kilolardan bahsetmeyeceğiz.Bunun yerine olmak istediğimiz ideal kilodaymışız gibi konuşacağiz.(Bunun nedenini başka bir yazıda size anlatıcaz)





4)Tartılmayacağiz...Bizlerin herhangi bir ölçüm aletine ihtayacı yok.Zaten incelmeye başladığımız da çevremizde bulunan insanların iltifatlarını duyduğumuda yada giydiğimiz kıyafetlerin bollaştığını gördüğümüzde kilo verdiğimi anlıyacaz.





5)Bir önceki maddede tartılmayacağiz dedik ama tabii inceldiğimiz için insanlar kaç kilo olduğumuzu sorucaklar bilmiyorum dememek,cevap vermek için kilomuzu bilmemiz gerekiyor.Fakat en uzun vadede tartılıcağiz mesela biz 1,5-2 ayda bir dedik ama siz bu süreyi kendinize göre çıkartıp indirebilirsiniz.Ancak şunu da söylemek gerekir ki DKZ diyet mantığından uzaklaşmayı hedefleyen bir yöntem olduğu için burada tartılarla olan dostluğumuzu ve sık sık bir araya gelmemizi olabildiğince azaltmamız gerekiyor. Çünkü tartı kavramı insanı tamamen diyet psikolojisine sokan bir olgu. Bizim için asıl kıstas tartıdaki ağırlığımız değil vücut ölçülerimizdeki değşiklik olmalıdır. Mesela pantolonlardaki bollaşma, bel bölgesindeki incelmeler gibi...Çünkü vücudumuz su tutsa bile bu tartıya kilo artışı olarak yanısr ve bu da bizim başaramayacağımız psikolojisine kapılmamıza sebep olabilir. Çünkü DKZ sabır isteyen bir yöntemdir ve ŞOK diyetlerdeki gibi acil sonuçlar ermez. Bunların tam aksine yavaş ama kalıcı sonuçlarla karşılaşmamızı sağlar :) Adı üstünde Diyetsiz Kalıcı Zayıflama





6)Asla şişmanım,çok kiloloyum,ben kilo veremem diye düşünmeyeceğiz ve bu konuda moralimizi bozmayacağız.



7) Aceleci olmayacağız.. Unutmayın ki biz bu kiloları öyle 5-10 günde ya da 1 ayda almadık. Dolayısıyla bu kadar kısa sürede vermemiz de ne sağlığımız açısından ne de verilen kiloların kalıcı olmaları açısından iyi değildir. Burada amaç DKZ sistemini olabildiğince iyi kavrayabilmek ve bunu bir yaşam tarzı haline getirebilmek. Aksi taktirde bu şekilde kilo verip eski yeme alışkanlıklarımıza dönmek bizi eski halimize geri götürmekten başka bir işe yaramaz.

Evveetttt işte böyle arkadaslar.Artık tam gaz faaliyete geçmiş bulunmaktayız. Burada hepimiz bir arada diyet kelimesini aklıma getirmeden sağlıklı kalıcı ve diyetsiz olarak zayıflayacağız :)

3 Comments:

TuBiKKo said...

deneme yorumu yazıyorum

nuray şimşek said...

Arkadaşlar merhaba,
Sizinle birkaç şey paylaşmak istiyorum. Altı aydır heralde diyetsiz kalıcı zayıflama ve Ozan Bey'in fikirleri üzerinde çalışıyorum, uygulamayı deniyorum. Doğruyu söylemek gerekirse normal insanlar gibi yemek yemeyi öğrendim heralde. Birisi bir şey yerken artık hiç ilgimi çekmiyor ya da reklamları artık canım bir şey istemeden izleyebiliyorum. Alışverişlerde girdiğim yiyecek komaları bitti. Diyetsiz kalıcı zayıflama bana normal insanlar gibi yaşamayı öğretti.

Kilo vermiş değilim ama hiç önemli değil bu gerçekten. Kilo vermeye başlayınca tabi ki çok sevineceğim. Ama diyeti bıraktığım anda girdiğim kilo tırmanış tehlikesi yok artık. Hayatımda daha önce hiç aynı kiloda kalmayı başaramamıştım ve artık ne zaman tartılsam aynı kilodayım. Bu ne kadar güzel bir duyguymuş. Yani artık benim kilom şu diyebilirim. 67 kiloyum ve 67 kiloyum işte:)
Kilo vermede ne kadar etkin olduğu konusunda ise gerçekten fikir yürütmem imkansız.

İnternette konuyla ilgili yapılmış araştırmalara göz attım. Amerika'da 2005'te Steven Hawks diye bir üniversite profesörü, beslenme uzmanı, kendisi aşırı kilolarından şikayetçiymiş ve denediği hiçbir kısıtlamalı beslenme süreci ya da spor onun kalıcı olarak zayıflamasını sağlayamamış. Uzakdoğuya yaptığı bir gezi sırasında, az gelişmiş ülkelerdeki insanların neden yaygın bir obezite sorunu yaşamadıkları konusunda düşünmeye başlamış ve görmüş ki örneğin uzakdoğuda restoranlardaki menüler küçük ve insanlar azla doyabiliyorlar. Buradan intuitive eating yani içgüdüsel yeme teorisine ulaşmış. Ozan Beyin de söylediği gibi burada asıl fikir, insanların tıpkı bebekler ya da hayvanlar gibi içgüdülerine uyarak yemeleri gerektiği gerçeği. Yani sadece aç olunca yemek. mesela bir aslan karnı tokken önünden geçen geyiğe boş boş bakar, yemez. İnsanların doğanın onları kurguladığı gibi yaşamaları ve yemek yemeleri gerektiğine ilişkin bir teori bu. Steven Hawks içgüdüsel yeme tekniğini kendisine uygulayarak bir senede 50 pound vermiş. Heralde bu 20 kilo gibi bir şey. Arkadaşı da aynı yöntemi uygulamış ve o da kilo vermiş. Ancak yakın zamanlı araştırma sonuçlarına ulaşılamıyor internette. Sanırım bu daha çok, sonucu 2 kere 2 dört kadar açık bir süreç olmak yerine, bir davranış psikolojisi konusu. Davranış değiştirme.

Kafasında benim gibi binbir soru olanlar için, öğrendiğim bu bilgileri paylaşmak istedim.
Bu tür yeni edindiğiniz bilgiler ve araştırma sonuçlarını bizimle paylaşmanız çok iyi olur.
Çünkü içgüdüsel yeme, benim anladığım kadarıyla ve sizin de çok güzel ifade ettiğiniz gibi hadi tartılalım kaç kilo olmuşuz olayı değil.

Ama şu açıdan bizim dkz'yi deniyor olmamız çok önemli. Amerika'da da çok yeni bir teori bu. Ve sanırım diyet endüstrisi de sürekli baltalamaya çalışıyor. Ben bu bloğu, 'içgüdüsel yeme'nin Türkiye şubesi olarak görüyorum. Bizim deneyimlediğimiz şeyler bu araştırma açısından sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek için çok önemli. Özellikle de benim gibi fazla kilolu insanlar üzerinde içgüdüsel yemenin etkilerinin belirlenmesi bence beslenme uzmanlarına ve gerçekten iyi niyetli doktorlara ve tabi ki diğer fazla kilolu insanlara ışık tutacaktır. O yüzden kendimizde farkettiğimiz değişimleri mutlaka not alalım ve tartılmak artık bizim için bir şey ifade etmese de aldığımız ya da verdiğimiz kiloları not alalım ve bunu burada paylaşalım.
İçgüdüsel yeme, çok devrimci, yenilikçi ve ciddi karşı duruş gerektiren bir akım. Herkese başarılar, sevgiler...

nuray şimşek said...

Arkadaşlar merhaba,
Sizinle birkaç şey paylaşmak istiyorum. Altı aydır heralde diyetsiz kalıcı zayıflama ve Ozan Bey'in fikirleri üzerinde çalışıyorum, uygulamayı deniyorum. Doğruyu söylemek gerekirse normal insanlar gibi yemek yemeyi öğrendim heralde. Birisi bir şey yerken artık hiç ilgimi çekmiyor ya da reklamları artık canım bir şey istemeden izleyebiliyorum. Alışverişlerde girdiğim yiyecek komaları bitti. Diyetsiz kalıcı zayıflama bana normal insanlar gibi yaşamayı öğretti.
Kilo vermiş değilim ama hiç önemli değil bu gerçekten. Kilo vermeye başlayınca tabi ki çok sevineceğim. Ama diyeti bıraktığım anda girdiğim kilo tırmanış tehlikesi yok artık. Hayatımda daha önce hiç aynı kiloda kalmayı başaramamıştım ve artık ne zaman tartılsam aynı kilodayım. Bu ne kadar güzel bir duyguymuş. Yani artık benim kilom şu diyebilirim. 67 kiloyum ve 67 kiloyum işte:)
Kilo vermede ne kadar etkin olduğu konusunda ise gerçekten fikir yürütmem imkansız.
İnternette konuyla ilgili yapılmış araştırmalara göz attım. Amerika'da 2005'te Steven Hawks diye bir üniversite profesörü, beslenme uzmanı, kendisi aşırı kilolarından şikayetçiymiş ve denediği hiçbir kısıtlamalı beslenme süreci ya da spor onun kalıcı olarak zayıflamasını sağlayamamış. Uzakdoğuya yaptığı bir gezi sırasında, az gelişmiş ülkelerdeki insanların neden yaygın bir obezite sorunu yaşamadıkları konusunda düşünmeye başlamış ve görmüş ki örneğin uzakdoğuda restoranlardaki menüler küçük ve insanlar azla doyabiliyorlar. Buradan intuitive eating yani içgüdüsel yeme teorisine ulaşmış. Ozan Beyin de söylediği gibi burada asıl fikir, insanların tıpkı bebekler ya da hayvanlar gibi içgüdülerine uyarak yemeleri gerektiği gerçeği. Yani sadece aç olunca yemek. mesela bir aslan karnı tokken önünden geçen geyiğe boş boş bakar, yemez. İnsanların doğanın onları kurguladığı gibi yaşamaları ve yemek yemeleri gerektiğine ilişkin bir teori bu. Steven Hawks içgüdüsel yeme tekniğini kendisine uygulayarak bir senede 50 pound vermiş. Heralde bu 20 kilo gibi bir şey. Arkadaşı da aynı yöntemi uygulamış ve o da kilo vermiş. Ancak yakın zamanlı araştırma sonuçlarına ulaşılamıyor internette. Sanırım bu daha çok, sonucu 2 kere 2 dört kadar açık bir süreç olmak yerine, bir davranış psikolojisi konusu. Davranış değiştirme.
Kafasında benim gibi binbir soru olanlar için, öğrendiğim bu bilgileri paylaşmak istedim.
Bu tür yeni edindiğiniz bilgiler ve araştırma sonuçlarını bizimle paylaşmanız çok iyi olur. Çünkü içgüdüsel yeme, benim anladığım kadarıyla ve sizin de çok güzel ifade ettiğiniz gibi hadi tartılalım kaç kilo olmuşuz olayı değil. İçgüdüsel yeme, çok devrimci, yenilikçi ve ciddi karşı duruş gerektiren bir akım.
Herkese sevgiler...